İlk çağlardan günümüze dek mimarlık disiplini, çağın politik koşullarından önemli derecede etkilenmiştir. Çağlar boyu mimari uygulamalar ve kentler yaşanılan savaşları, hükümdarların ideolojilerini ve dönemin sosyo-ekonomik dönüşümlerini yansıtmış, hatta dönemin politik bakış açısını topluma iletme gayesi ile araç görevi görmüştür. Toplumun ihtiyaçlarını belirli ölçüler ve yasal sınırlar içerisinde çözmek için mekânlar tasarlama eylemi olarak kabul edebileceğimiz mimarlık uygulamaları, politika ile kurduğu sıkı ilişki neticesinde toplum ve çevre yararının geri planda kalmasına neden olmuştur. Konuya ilişkin olarak bu makalede, mimarlık ve politika kavramları arasındaki ilişkinin, mimari ürünlere ve kentlere nasıl yansıdığının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda öncelikle politik bir araç olarak mimarlık disiplininin farklı dönemler ve ülkelerde nasıl kullanıldığı araştırılmış, mimari örnekler ile konu pekiştirilmiştir. Odak noktası olarak Türkiye Cumhuriyeti, 20. yüzyıl döneminde yaşanılan dönüm noktalarına göre politik, ekonomik ve toplumsal açıdan incelenmiş, bu değişimlerin dönemin mimarlığına ve kentlerine nasıl yansıdığı analiz edilmiştir. Yapılan araştırmanın sonucunda dönemin politik koşullarının mimarlık ve kentler üzerinde geniş bir etki alanının olduğu fakat bu etkinin mimarlığın temel amaçlarına, kent düzenine ve dolayısı ile toplumun ihtiyaçlarına ters düşen uygulamalara sebep olduğu belirlenmiştir. Buna göre bu çalışmada, kentin ortak öznesi olan mimarlık ve politika kavramları arasındaki hiyerarşik ilişkinin mimarlık, kent ve toplum yararına nasıl geliştirilip düzenlenebileceğini ortaya koyan dikkat çekici önerilerde bulunulmuştur.
From the early period to the present day, the discipline of architecture has been significantly affected by the political conditions of the period. Architectural works and cities reflected the wars, the ideologies of the sovereigns and the socio-economic changes of the period and, moreover used as a means of convey the political perspective of the period to the society. The practice of architecture, which we can accept as an action to design spaces to solve the needs of society within specific dimensions and legal boundaries, have caused the benefit of society and the environment to be kept in the background as a result of its close relationship with politics. In this article, it is aimed to examine how the relationship between architectural and political concepts is reflected in architectural works and cities. In this context, how the discipline of architecture is used in different periods and countries as a political device has been researched and the subject has been reinforced with architectural projects. As a focal point, the Republic of Turkey was analyzed according to the political, economic and social changes according to the turning points experienced in the 20th century period and how these changes were reflected in the architecture and cities of the period. As a result of the research, it was determined that the political conditions of the period had a wide impact on architecture and cities, but this effect caused practices that is contrary to the basic aim of architecture, urban form and attendantly the needs of the society. Accordingly, in this study, some remarkable suggestions have been made that reveal how the hierarchical relationship between the concepts of architecture and politics, which are the common subjects of the city, can be developed and regulated for the benefit of architecture, city and society.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mühendislik |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2022 |
Gönderilme Tarihi | 16 Şubat 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 2 Sayı: 2 |