Our tax law system regulated that the taxable event arises out of maturation of the legal situation of the event that the tax is linked with. The event that the tax is linked with does not accept manipulation or simulation. It is essential to determine the real nature regarding this issue. In Tax Procedure Law and the Law on the Collection Procedure of Public Receivables, the two basic laws in tax law; the issues of in whose name will the tax arise and to whom the obligation will belong in the payment of public receivables during the collection stage are important. The financial obligations of real persons who are legal representatives are clearly stated in Tax Procedure Law and the Law on the Collection Procedure of Public Receivables. However, there is no clear provision in tax law regarding whether the persons managing all procedures and activities regarding the company at the backstage while third persons are shown as if they are officially managing the companies can be held responsible for the payment of public receivables. Article addresses the failure to collect the tax loss and evasion arising from this legal gap and the related precautions. In addition, our article is about how the collection regarding the treasury loss arising from the tax loss and evasion due to simulation may be made as well as problems in our legislation regarding this issue and solution recommendations.
Vergi hukuku sistemimiz vergiyi doğuran olayı, verginin bağlandığı olayın hukuki durumunun tekemmülü ile doğacağını hüküm altına almıştır. Verginin bağlandığı olayın gerçekleşmesi manipüle veya muvazaa kabul etmez. Gerçek mahiyetin tespiti bu konuda esastır.Vergi hukukunda temel iki kanun olan Vergi Usul Kanunu (VUK) ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu’nda (AATUHK) yer alan; verginin kimin adına doğacağı ve tahsil aşamasındaki amme alacağının ödenmesinde sorumluluğun kimlere ait olacağı hususları önem arz etmektedir. Kanuni temsilci olan gerçek kişilerin mali sorumluluğu, VUK ve AATUHK’da açıkça belirtilmektedir. Ancak muvazaa yolu ile üçüncü şahısları, resmiyette şirketleri sevk ve idare ediyormuş gibi gösterip arka planda şirkete ait tüm iş ve işlemleri yöneten kişilerin, amme alacağının ödenmesinden sorumlu tutulup tutulmayacağına ilişkin vergi hukukunda açık bir hüküm yer almamaktadır. Çalışmada, kanunda yer alan bu boşluktan dolayı ortaya çıkan vergi kayıp kaçağının tahsil edilememesi ve önlemleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca muvazaa yolu ile ortaya çıkan vergi kayıp kaçağı neticesinde ortaya çıkan hazine zararına ilişkin tahsilatın nasıl yapılabileceği ve buna ilişkin mevzuatımızda yer alan sorunlar ile çözüm önerileri makalemizin konusunu oluşturmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 1 Sayı: 1 |