This study focuses on the legal status of non-Muslims in the Ottoman Empire in the context of the right to citizenship. Citizenship, which expresses the political-legal bond between a person and a state, has reached its current nature after the French Revolution. However, it has existed since the earliest times in the sense of a status to which rights and obligations are attached and loyalty to a state. The legal status of non-Muslims in the Ottoman Empire was based on Sharia law. According to Sharia law, the Islamic state is obliged to protect the security of life, property and honor of non-Muslims who are bound to it by the contract of dhimmitude against internal and external attacks. Non-Muslims become subjects of the Islamic state through the contract of dhimmitude. Based on the principles of Islamic law regarding dhimmi status, the Ottoman Empire adopted a system (the millet system) appropriate to its own structure and governed non-Muslim communities through spiritual leaders (patriarchs). As the Ottoman Empire weakened against Europe, reform movements arose in the Tanzimat era. Constitutional documents and legislation enacted during this period significantly contributed to improving the rights of non-Muslims and advancing an understanding of citizenship based on equality. The Ottoman government attempts to unify diverse ethnic and religious groups through a concept of 'Ottoman super-identity' failed due to nationalist movements and European state interference. This study examines the legal status of non-Muslims in the Ottoman State from a historical and legal perspective, considering the specific approach of Islamic law and the political and social conditions of the time.
Bu çalışma, vatandaşlık hakkı bağlamında Osmanlı İmparatorluğu'ndaki gayrimüslimlerin hukuki statüsüne odaklanmaktadır. Kişi ile devlet arasındaki siyasi-hukuki bağı ifade eden vatandaşlık, bugünkü niteliğine Fransız Devrimi'nden sonra kavuşmuştur. Ancak bu kavram hak ve yükümlülüklerin bağlı olduğu bir statü ve bir devlete sadakat anlamında eski zamanlardan beri var olmuştur. Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin hukuki statüsü şer'i hukuka dayanmaktaydı. Şer'i hukuka göre İslam devleti, kendisine zimmet akdiyle bağlı olan gayrimüslimlerin can, mal ve namus güvenliğini iç ve dış saldırılara karşı korumakla yükümlüdür. Gayrimüslimler zimmet akdi ile İslam devletinin tebaası olurlar. Osmanlı İmparatorluğu, İslam hukukunun zimmî statüsüne ilişkin ilkelerine dayanarak kendi yapısına uygun bir sistem (millet sistemi) benimsemiş ve gayrimüslim toplulukları ruhani liderler (patrikler) aracılığıyla yönetmiştir. Osmanlı Devleti, zamanla Avrupa karşısında zayıflamasıyla Tanzimat devri reform hareketleri ortaya çıkmıştır. Bu dönemde çıkarılan anayasal belgeler ve yasalar, gayrimüslimlerin haklarının artmasına ve eşitliğe dayalı bir vatandaşlık anlayışının geliştirilmesine önemli katkıda bulunmuştur. Osmanlı hükümetinin farklı etnik ve dini grupları 'Osmanlı üst kimliği' çatısı altında birleştirme politikası, milliyetçi hareketler ve Avrupa devletlerinin müdahalesi nedeniyle başarısız olmuştur. Bu çalışma, tarihsel ve hukuki bir perspektifle Osmanlı Devleti'nde gayrimüslimlerin hukuki statüsünü, vatandaşlık hakkı açısından -İslam hukukunun kendine özgü yaklaşımını ve dönemin siyasi ve sosyal koşullarını göz önünde bulundurarak- incelemektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk ve Din, Hukuk (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 2 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 28 Kasım 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.