Anayasanın 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti en kısa tanımıyla kişilerin hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin bütün eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı bulunduğu bir sistemi ifade eder. Tanımdan da anlaşılacağı üzere bir devlete hukuk devleti denilebilmesi için, her şeyden önce devletin bütün işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olması gerekir. Devletin hukuk kurallarına bağlılığını sağlayacak usul ise, onun bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimi altında bulunmasıdır. Devletin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması denildiğinde akla ilk gelen, yürütmenin hukuka bağlılığı ve yürütmenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimi altında bulunmasıdır. Eğer yürütmenin bazı eylem ve işlemleri yargı denetimi dışında bırakılıyorsa hukuk devleti ilkesi zedelenmiştir demektir. 1982 Anayasası, 125. maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” diyerek hukuk devletinin en temel gereklerinden birini kabul etmiştir. Ancak Anayasa, idarenin yargısal denetimi konusundaki temel ilkeyi bu şekilde koymakla birlikte, idarenin eylem ve işlemlerinden bazılarını yargı denetimi dışında tutan istisnalara da yer vermiştir. Anayasanın yargı denetimi dışında tuttuğu işlemler, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler (m.105/2, m.125/2), Yüksek Askeri Şura kararları (m.125/2), Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları (m.159/4) ile konumuz olan uyarma ve kınama şeklindeki disiplin cezalarıdır (m.129/2). Bilindiği üzere 2004 yılında yapılan bir değişiklikle Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” cümlesi eklenmiştir. Çalışmamızda çatışma halinde kanunlar karşısında temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşma hükümlerine üstünlük tanıyan bu hükümle birlikte, özellikle kişilerin hak arama özgürlüklerini düzenleyen uluslararası andlaşmalar karşısında Türk hukukundaki uyarma ve kınama disiplin cezalarına karşı yargı yolunu kapatan düzenlemelerin durumu ele alınacak; Anayasanın bu hükmüyle birlikte uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun açılıp açılmadığı tartışılacaktır. Türk hukuk düzeninde uyarma ve kınama cezalarını yargı denetimi dışında tutan birçok hukuki düzenleme bulunmaktadır. Biz bunlardan esas itibariyle 657 sayılı devlet memurları kanunu ve bu kanunun ilgili olan 135 ve 136. maddeleri üzerinde duracak; bunlar üzerinden bir sonuca varmaya çalışacağız.
Uluslararası andlaşmalar AİHS BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Yargı Denetimi İdari İşlem
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2007 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Cilt: XI Sayı: 1-2 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.