Mecelle nin, bir kimsenin diğer kimseden hâkim huzurunda hakkını talep etmesi olarak tanımladığı dava , günümüz Medeni yargılama hukukunda, bir başkası tarafından hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin mahkemeden hukuki koruma istemesine denir.
Mahkemeden hukukî koruma isteyen kimse davacı; diğeri de davalıdır. Davacı, iddiasının doğruluğuna hâkimi inandırmak için bir takım vasıtalara müracaat eder ki bunlara delil adı verilir. Bunlar, günümüz Medeni yargılama hukukunda kesin ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılır. Kesin deliller, ikrar, kesin hüküm, senet ve
yemin olmak üzere dört tane iken, takdiri deliller, şahit, bilirkişi, keşif ve özel hüküm sebeplerinden ibarettir. Günümüz ceza yargılaması ise, devletin belli makamlarının
somut bir olayda suç isnadından çıkan uyuşmazlığı yargılaması olup, suçtan toplumun zarar gördüğü, dolayısıyla kovuşturmanın toplum adına yapılması gerektiği esasına dayanır. Bu kovuşturmayı yürütmek üzere de savcılıklar ihdas edilmiştir. Ceza yargılamasında kural, herhangi bir yolla suç haberini alan ilgili makamın o suç için kovuşturmaya başlamasıdır. Takibi şikayete bağlı suçlarla şahsi dava açılması kabul edilmiş suçlar, bu kuralın istisnasını oluşturur. Ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması esası kabul edildiği için, şekli gerçeği aramakla yetinen medeni yargılamadan farklı olarak, her şey delil olarak kabul edilmektedir. Bu, "vicdani delil sistemi" adı altında, hem delil serbestliğini hem de delillerin değerlendirilmesinin serbest olduğunu ifade eder. Önceki yargılama hukukumuz (İslâm ve Osmanlı yargılama hukuku), medeni ve ceza yargılaması ayırımına tabi tutulmamıştır. Ancak günümüzdeki ayırıma paralel olması açısından, böyle bir ayırım ile delilleri yani ispat vasıtalarını belirtmek mümkündür. İslâm-Osmanlı medeni yargılama hukuku alanında ispat vasıtaları, şehâdet, yemin ve yeminden kaçınmadır (11). ikrar, karşı tarafın iddiayı kabul etmesi olup, bu açıdan bir ispat vasıtası olarak kabul edilmemiştir (12), Ceza yargılaması alanında ise, vicdani delil sistemi kabul edilmemekte ve ispat vasıtaları, had, kısas ve tazir cezalarında farklılık göstermektedir. Had cezaları, ikrar veya şahitlerle ispatlanabilir. Zina davasında ispat, diğer had cezalarından farklıdır. Bunda, sanığın hâkim huzurunda dört kere suçu işlediğini itiraf etmesi veya dört erkek şahitle ispatlaması şartı aranmaktadır. Diğer had suçlarıyla kısas davalarında ise, ispat için iki erkek şahit yeterli görülmüştür. Maddi tazminatı gerektiren davalarla tazir davalarında ise deliller, ikrar, yeminden dönme ve şahitlerdir. Burada, iki erkek şahit olabileceği gibi, bir erkek iki kadın şahit de bulunabilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 1998 |
Gönderilme Tarihi | 15 Ekim 1998 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1998 Cilt: 2 Sayı: 1 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.