RESUME (A summary of this article is French)
Jusqu'à la proclamation de la République, la consommation et la production d'énergie en Turquie sont restées passablement limitées. Egalement durant la période des années 1923-1950, le besoin croissant d'énergie n’a pas pu atteindre le niveau souhaitable, à cause de l'insuffisance des investissements et le manque d'énergie a augmenté de plus en plus.
Après 1950, la construction d'un nombre assez considérable de centrales thermiques et hydrauliques a été realisée grâce à l'importance donnée aux investissements d'infrastructure tel que le secteur d'énergie. Après les années 1960, au cours des périodes,de planification grâce aux investissements réalisés dans le secteur de l'énergie il y a eu un accroissement important de production. Cependant, à partir des années 1950 face à l'augmentation de la population, à l'urbanisation et aux mouvemets d’industrialisation la production d'énergie est restée infussante. D’autre part, la crise mondiale pétrolière des années 1973-1974 a aussi touché la Turquie dans le domaine de l'énergie et de l'économie.
De nos jours aussi, le secteur de l’énergie a quelques difficultés. En Turquie, spécialement ces dernières années si on assiste à d'importants développements de l'énergie primaire et secondaire, l'exploitation de nos propres ressources n’a pas atteint le niveau souhaitable. C’est pourquoi,dans les années qui suivent l'importation d'énergie continuera. En particulier l'importation de pétrole brut a causé de grands problèmes ces dernièrs temps Aujourd’hui elle continue à influencer de manière négative l'équilibre de la balance des paiements.
En conclusion, étant donné l’insuffisance des ressources d'énergie primaire il faut profiter plus des nouvelles sources d'énergie, moins nocives et des ressources d'énergie hydraulique. Il faut eviter les retards de construction des complexes d'énergie,ce qui est encore plus important c'est qu'il faut se pencher avec sérieux sur les problèmes écologiques que représente la production d'énergie.
Günümüzde, ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin karşılaştırılmasında kişi başına düşen milli gelir veya daha geniş anlamda gayri safi milli hasıla, demir ve çelik üretimi, kentleşme düzeyi gibi göstergelerin yanısıra enerji ölçütü de kullanılmaktadır. Özellikle bir ülkede kişi başına düşen enerji tüketim miktarı ekonomik bir gösterge olmakla beraber, sosyal gelişme düzeyini de belirlemesi açısından önem kazanmaktadır. Öte yandan tüm Dunya'da yaşanan 1973/1974 petrol şoku ve buna bağlı olarak artan sosyo ekonomik sorunların, enerji alanında büyük ölçüde dışa bağımlı ülkeleri çok zor koşullara itmesi enerji sektörünün önemini daha da arttırmıştır.
Bu bağlamda Türkiye de gerek 1973/1974, gerekse 1978/1979 petrol şokundan oldukça etkilenmiştir. Nitekim bu dönemlerde ekonomi sekteye uğramış, yatırımlar önemli ölçüde durmuş, dövize dayalı dış ödemelerde güçlükler belirmiştir. Hatta, ağır ekonomik koşullarda hazırlanarak uygulamaya konulan 4.Beş Yıllık Kalkınma Planında öngörülen sektörel büyüme hedeflerinin
çok gerisinde kalınmıştır. Böylece enerji alanında dışa bağımlılıktan doğan ağır ekonomik koşullar, yerli kaynaklarımıza dayalı enerji üretimini zorunlu kılmış, bu amaçla artan oranda enerji yatırımları gerçekleştirilmeye başlamıştır.
Öteden beri, enerji ve enerji kaynakları İktisadî Coğrafya'nın araştırma alanlarından birini oluşturmuş ve nicel olarak sınırlı kalmakla birlikte coğrafyacılar tarafından bu alanda değerli çalışmalar ortaya konmuştur (1). İktisadî Coğrafya çerçevesinde gerçekleştirilen bu araştırma, Türkiye’de enerji sektörünün teknik özelliklerinden çok, yapısal gelişimini, kaynakların coğrafi dağılımını ve elde edilen en son verilere göre sorunlarını coğrafi bakış açısı çerçevesinde makro ölçüde irdelemek amacına yöneliktir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 1990 |
Gönderilme Tarihi | 14 Temmuz 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1990 Cilt: 5 Sayı: 1 |