Türkler millet olarak pek az toplumun sahip olabileceği köklü bir tarih ve kültürel
mirasın varisleridir. Üç kıta üzerinde, çok geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunan Türk
mimarlık anıtları bunun en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır. Gereği gibi
korunamayan bu mirasın büyük bölümü şimdiye kadar çeşitli sebeplerle yok edilmiştir. Ne
yazıktır ki, tarihi eser kavramının bütün toplumlarda benimsendiği ve korumacılığın artık
tartışma konusu olmaktan çıktığı günümüzde de Türk sanat ve mimari eserlerinin tahribatı
sürmektedir. Kültürel kimliğin yanında, tarihe de tanıklık eden söz konusu eserlerin yok
olmasında bir çok neden sayılabilir. Ancak, kitlesel eğitim eksikliğine bağlı olarak, tarihi
çevre bilincinin yetersizliği bu yok oluşta en etken rolü oynamaktadır.
Bugün dünyanın birçok yerinde Türk mimari eserleri; gelişme ve modernleşmenin
önünde engelmiş gibi gösterilerek yeni imar planlarıyla ve yapılaşmalarla ortadan
kaldırılmakta; ya da yeni çevre düzenlemelerine kurban edilmektedir. Nitekim, son elli yıl
içindeki kimi uygulamalar incelendiğinde, sayısız mimarlık eserinin böyle sebeplerle
tamamen yok edildiğine veya içinde bulunduğu tarihi dokudan soyutlanarak, çevrelerinin
uygunsuz yeni yapılarla doldurulduğuna tanık olunmaktadır. Oysa, gerçek anlamda kültürel
mirasın ve mimari anıtların yaşatılması, onların içinde bulunduğu fiziki ve tarihi çevre ile
bir bütün halinde korunmasını gerektirir. Bunu sağlayabilmek, tarihi çevre bilincinin ulusal
ve uluslar arası düzeyde bütün toplumlarda ciddi eğitim programlarıyla acilen oluşturulması
ve yerleştirilmesiyle mümkündür.
Bu makalede, Türk mimarlık mirasından bazı yapıların yanlış uygulamalar
sonucunda nasıl yok edildiğinin, ya da çevrelerinden ne şekilde koparılmış olduğunun
örnekleri verilerek; günümüzde artık insanlığa mal olmuş seçkin Türk anıtlarının mevcut
tarihsel dokularıyla birlikte korunmasında, tarihi çevre bilincinin önemi ve gereği üzerinde
durulmaktadır.
Turks as a nation are the heirs of a cultural heritage and a radical history which
only a few societies can have. This nation, which had sovereignty over three continents, has
left deep impacts on them that can never be forgotten. The monuments of Turkish
architecture that lie on a vast geography, have been subjected to a continuous destruction
and annihilation so far. Even today where the concept of historical monuments is accepted and the their protection is not matter of argument any longer, the destruction of the works
of Turkish art and architecture continues mercilessly.
Unless the consciousness of historical environment has been taken up seriously
and settled at all parts of the society; the laws, the councils and the experts will not be
efficient and adequate to protect the cultural heritage. The main problem now is to think
and concentrate how to protect the present Turkish heritage. First of all, the protection of
the architectural heritage is possible by protecting the whole historical environment. In
order to provide, the consciousness of the historical environment must be formed and
rooted in all the national and international societies. This can be achieved through a serious
education.
Diğer ID | JA68NN72EC |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2009 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Cilt: 9 Sayı: 1 |
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.