Bu çalışmada Marx, Lenin ve liberal ekolden Hayek’in konu hakkında birinci elden yazdıkları eserler incelenmiş olup çalışmanın odak noktasını, klasik ve modern emperyalizm olgularına yönelik yazarların iktisadi ve siyasal bakış açıları oluşturmaktadır. Bu kapsamda Bolşevik Devrimi, liberal ve sosyalist ideolojinin keskin bir şekilde kamplara ayrıldığı bir zaman dilimi olması nedeniyle, çalışmada temel dayanak noktası olarak belirlenmiş ve mercek altına alınmıştır. Bu çalışmanın temel tezlerini şu tespitler oluşturmaktadır: Modern emperyalizm, artık 18. ve 19. yy’ da olduğu gibi görünür bir şekilde toprak kazanımı yoluyla değil; yoğunlaşma (tekelleşme) ve finansal sermaye aracılığı ile hâkim paradigmasını korumaktadır. Neo-liberalizm, zamanın ruhu ile kendiliğinden değil; kurumsallaşma ile ortaya çıkmıştır. Nitekim 20. ve 21. yy’ da neo-liberalizm ürünü olan Dünya Ticaret Örgütü, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kurumsal örgütler, bu “görünmez imparatorlukların” varlıklarını sürdürmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışma kapsamında varılan ve vurgulanmak istenen bir diğer husus ise şu şekilde ifade edilebilir: Her ne kadar varlığı son derece elzem olan demokrasi kavramı, kapitalizmin ürettiği bir olgu olsa da sömürüye dayalı saf kapitalist bir demokrasi anlayışı, bu iki kavram arasındaki bağları giderek zayıflatmaktadır. Sonuç olarak, kapitalizmin demokratikleşmesi, tarihsel süreçte yeterince mümkün olamasa da etik kodlara sahip liberal ideoloji çatı altında gelişen kurumsal bir demokrasi kültürü, yeni tip emperyalist hedeflerden kendini soyutlamış, sürdürülebilir bir kapitalizm yaratabilir.
Klasik ve Modern Emperyalizm Bolşevik Devrimi Liberalizm Marksist-Leninist İdeoloji Tekelleşme
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Ekonomi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 23 Sayı: 1 |
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.