Kültür ile ilgili çalışmaların en başında ve bazen nihayetinde hep bir tanımlama yoluna girilir ve “Kültür nedir?” sorusunu, klişe olmuş cümlelerle, belli bir çerçeve içinde cevaplandırmaya yönelik eğilimler baş gösterir. Peki, çoğu okur için kültür nedir ve suni bir oluşum mudur yoksa kendiliğinden ortaya çıkan bir gelişimin sonucu mudur? Princeton’da yaptığı doktora çalışmasını kitap haline getiren William F. McCants, kitabını babasına atfederken dahi kültürün çıkış noktasının insanların yazılı ve özellikle de sözlü anlatıma dayanan geçmişine bağlı olduğunu hatırlatarak işe başlamaktadır. Bu noktada, Sosyal Bilimlere ilgi duyan ve bu bilim alanlarında çaba sarf eden herkesin kendine ait saptanmış tanımlamaları dışında, tarihsel bir bakış açısıyla, serüven tadında, değişim ve dönüşümleri anlatan bir eserle karşımıza çıkar.
Kitabın başlığında yer alan “Mit” kelimesi, eserin sadece eskiçağlara ait anlatımları içerdiğini düşündürmemeli. Türkiye’de yapılan çoğu kültür çalışmalarında –Halkbilim haricinde – diğer sosyal bilimler içinde “Mit” kullanıla gelmiş bir terim değildir. Oysa ki, hayatımızla alakalı çoğu tasarrufu elinde bulunduran ve sekülerizmle hayatımızda mevcut durumları birbirine bağlı kılmadan, münferit düşünmemize yol açan “Pozitif Bilim”den önce, yüzlerce yıl boyunca, “Mit”, insanoğlunun hayatının odak noktasıydı. Modernizmden önce insanlar, işitilen ve görülenlerin ötesinde bir dünyanın varlığına inanırdı ve bunları da ancak tecrübeleriyle anlatırdı[1]. Bu, basit bir tanrılar dünyasından bahsetmekten ziyade, insanlara özgü güçlü hislerle, başka bir dünyadan başka bir gözle görmek ve kadim bir felsefe ortaya çıkarmaktır[2]. Gerçekliği anlatmak günümüzde bilim ile mümkün hale getirilmeye çalışılırken geçmişte mit, gerçekliği anlatmaktan ziyade olasılıklar üzerinde durur, tutumlar ve yaşantılar ona göre ayarlanır, dünyayı farklı bir mecradan anlamaya çalışırdı. Moderniteden önce mit, zihin ve gönüllerde yer edinen, hayata ışık tutan, kısacası olmazsa olmazlardan biriydi. Bir anlamda, toplumların hayatlarını üzerine inşa ettiği değer yargıları ve inanışlarının bütünüydü. Bir adamın kurtarıcı olarak firavunun elinden köle olmaktan kurtardığı halkını, asasıyla böldüğü Kızıldeniz’den geçirmesi; koca bir imparatorluğun kurucusunun rüyasında kendisinden çıkan dallarla, köklerle koca bir ağaca dönüşmesi; sonsuz bir yaşam peşine düşen kralın en nihayetinde ölümü tatması, bizim, toplumsal hafızamızı bugüne taşırken, mit başlığı altında değerlendirdiğimiz, geçmişin değer üretmeye kaynaklık eden inanışlarıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | KİTAP TANITIMLARI |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 31 Sayı: 1 |