Kent planlama anlayışı ve politikalarında geleneksel yöntemlerin, teknik yaklaşımların ve
merkeziyetçi anlayışın sonuç üretmedeki yetersizliği ve giderek karmaşıklaşan sorunlara çözüm
arayışları politika alanında iş birliğinin önemini artırmaktadır. Kent ile ilgili karar alma sürecinde
kentte yaşayanlar giderek daha az söz sahibi olmaktadır. Önceleri ekoloji alanı ile ilişkisel olarak
çevre konularında ve afet riskleri bağlamında ele alınan kent direnci kavramının giderek kent ile ilgili
daha fazla sorun alanını anlatmak için kullanılması planlama yaklaşımlarında ve kent politika
alanında kentsel direncin sağlanmasında nasıl bir yöntem izlenebileceği konusunun daha yakından
anlaşılmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, kentlere direnç kazandırılması
yolunda uygulanacak planlama anlayışı ve politikalarda izlenecek yöntemde iş birliğinin önemini
ortaya koymaktır. Özellikle mekânın üretiminde etkili olan aktörlerin farklılığı ve sayısı göz önüne
alındığında söz konusu aktörlerin politika yapım ve uygulama sürecinde iş birliği içerisinde hareket
etmesi kentin dirençli olma düzeyini etkileyecektir. Çalışmanın önemi kentsel direnç çalışmalarının
ağırlıklı olarak teknik yaklaşımlarla değerlendirilmesinin yetersizliğini kent hakkı tartışmaları ile
ilişkilendirerek farklı aktörlerin birlikte hareket etmesinin önemini ortaya koymasıdır. Dirençli bir
kent yaratma politikaları aktörler arası iletişim ve iş birliği çerçevesinde kent yönetimleri odağında
geliştirilmesi gereken bir çerçeveye sahiptir.
The fact that traditional methods, technical approaches, and the perception of centralism in
urban planning policies have failed to produce sufficient solutions to the wicked problems have
increased the importance cooperation in the field of politics. People living in cities have less say in
decision making processes regarding their cities. The concept of urban resilience which was
previously a subject of environment and disaster risks in relation to ecology, have started to be used to
explain more and more issues relating to cities. The transformation and expansion of the concept
requires a closer understanding of what methods can be followed in planning and urban policy in
order to provide urban resilience. In this context, the aim of the study is to discuss the importance of
cooperation in planning and policy methods in order to make cities more resilient. Considering the
diversity and number of actors that are effective in the production of the space, the cooperation of
these actors in the process of policy making and implementation the level of the resilience of the city.
The significance of the study is that it puts forward the insufficiency of evaluating urban resilience
studies mainly by technical approaches and the importance of acting together of different actors in the
context of the discussions on the right to the city. Policies of creating a resilient city have a
framework that needs to be developed through communication and cooperation and and city
governments.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2021 |
Kabul Tarihi | 16 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
ERÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 2021 | iibfdergi@erciyes.edu.tr
Bu eser Creative Commons Atıf-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.