İnsanlık tarihinin belki de en önemli olgusu kişinin varlığı ve ölümüdür. İnsan, kaybedilenleri anma ve varlığının izlerini bu dünyada bırakma aracı olarak anıtlar inşa etmiştir. Anıt, tarihte yaşanmış büyük olayları, önemli kişilerin hatıralarını sonraki kuşaklara aktarmak için yapılmış olsa da, esas olarak insanın dünyada bir iz bırakma çabası olarak nitelendirilmektedir. Anıtlar, küçük bir mezar taşından, firavunların büyük ölçekli mezarlarına, dikili taşlardan, tarihteki önemli kişilerin kahramanlık hikâyelerinin tasvir edildiği heykellere, insanın var olma, hatırlanma ve iz bırakma güdüsünü temsil etmesi gibi amaçlarla yapılmıştır. Anıtsallık kavramının kullanımı, mimaride, sanat tarihinde özellikle arkeoloji gibi birçok akademik disiplinde yaygın olarak bulunmaktadır. Ancak arkeoloji literatüründe anıtsallığın tanımının tam olarak yapılmamış olması bu kavramın esasen mimarlık disiplini içerisinde değerlendirilmesine yol açmıştır. Bu nedenle bu çalışmada öncelikli olarak anıt/anıtsallık kavramı üzerinde durulmuş ve arkeolojide anıtsallığa yaklaşım irdelenmiştir. Bu çalışma içerisinde yer alan bir diğer bölümde ise; Karia Bölgesi sınırları içerisinde yer alan yerleşimlerdeki anıtsal mezar mimarisinin, MÖ 6. yüzyıldan dan başlayarak MS 2. yüzyıla kadar, gelişimi ortaya koyulmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmanın, özgün bir çalışma olduğunu; çalışmanın hazırlık, veri toplama, analiz ve bilgilerin sunumu olmak üzere tüm aşamalarından bilimsel etik ilke ve kurallarına uygun davrandığımı; bu çalışma kapsamında elde edilmeyen tüm veri ve bilgiler için kaynak gösterdiğimi ve bu kaynaklara kaynakçada yer verdiğimi; kullanılan verilerde herhangi bir değişiklik yapmadığımı, çalışmanın Committee on Publication Ethics (COPE)' in tüm şartlarını ve koşullarını kabul ederek etik görev ve sorumluluklara riayet ettiğimi beyan ederim. Herhangi bir zamanda, çalışmayla ilgili yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması durumunda, ortaya çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara razı olduğumu bildiririm.
Perhaps the most important phenomenon in human history is the existence and death of a person. People have built monuments as a means of commemorating the lost and leaving traces of their existence in this world. Although the monument was built to transfer the great events in history and the memories of important people to the next generations, it is mainly characterised as an effort to leave a trace in the world. From a small tombstone to the large-scale tombs of the pharaohs, from obelisks to sculptures depicting the heroic stories of important people in history, monuments have been built to represent the human instinct to exist, to be remembered and to leave a mark. The use of the concept of monumentality is widespread in many academic disciplines such as architecture, art history and especially archaeology.
However, the fact that the definition of monumentality has not been fully defined in the archaeological literature has led to the evaluation of this concept mainly within the discipline of architecture.
Although the number of tombs recorded in the Carian region from the first millennium BC to the Roman imperial period is large, it is generally observed construction activities increased, especially during periods of political stability and economic prosperity, starting from the 6th century BC until the 2nd century AD. Rulers took care to build large-scale tombs as permanent monuments of their splendour, and these tombs obviously exhibit a much more diverse form than other architectural structures.
Monument Monumentality Tomb Architecture Monument Tomb Karia
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 2024 |
Kabul Tarihi | 3 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |