Arap dilinde yer alan i‘râb olgusu, sadece lafzın sonunda gerçekleşen hareke ve harf değişiminden ibaret olmayıp doğrudan manayı etkileyen bir faktör olarak büyük bir önemi haizdir. Bir ifade üzerindeki farklı i‘râb seçenekleri, cümlenin anlam katmanını artırmakta ve Arap dilinin vecîz ve mu‘ciz oluşunu ortaya koymaktadır. Literatüre daha çok “ta‘addudu’l-i‘râb” başlığıyla giren i‘râb çeşitliliği, Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin tefsirine doğrudan katkı sunmakta ve âyetlerin ihtiva ettiği anlam derinliğine işaret etmektedir. Tefsir eserlerinde yer alan i‘râb çeşitliliğine ve bu durumun manaya olan etkisine örnek verilebilecek hususlardan birisi de câr-mecrûr ve zarftan müteşekkil şibh-i cümle formunun i‘râbıdır. Bu cümle çeşidi hakkında zarfın türüne bağlı olarak “haber, hâl, sıfat, sıla, nâib-i fâil, mef‘ûl-u bih ğayri sarîh, mef‘ûl-u fîh ve mef‘ûl-u leh” şeklindeki ortak kanaatlerin dışında bir de mübtedâ tercihi söz konusudur ki başta Bakara 2/8 âyeti olmak üzere pek çok yerde bu i‘râb alternatifi manaya etki eden bir tevil olarak yer almaktadır. Tevil yoluyla isim kabul edilerek iʻrâb alabilen harf-i cerlerin başında “مِنْ”, “ب” ve “رُبَّ” gelmekte; zarf olarak ise daha çok “دُونَ” zarfına mübtedâ olarak iʻrâb verilebildiği görülmektedir. Sîbeveyhi (öl. 180/796) ve İbn Mâlik (öl. 672/1274) gibi bazı müellifler; “من” harfini “بعضيّة” anlamında zâid olarak değerlendirmekte; buna bağlı olarak da bu harf-i cerrin mecrûru mübtedâ olarak iʻrâb alabilmektedir. Ayrıca Cârullâh ez-Zemahşerî (öl. 538/1144) ve Sa‘duddîn et-Teftâzânî (öl. 792/1390) gibi bazı müellifler de “من” harf-i cerrini “بعض” teviliyle isim kabul etmekte ve şibh-i cümlenin üstlendiği iʻrâb seçenekleri dışında bu harf-i cerri isim teviliyle mübtedâ kabul etmektedir. Yapılan taramalar neticesinde “من” harf-i cerrinin tevil yoluyla isim kabul edilmesi uygulamasının ilk olarak Zemahşerî tarafından uygulandığı görülmektedir. Sonraki süreçte ise Teftâzânî bu tevili eserlerinde açıkça bir iʻrâb alternatifi olarak sunmakta ve bazı ayetlerin anlamını bu tevil üzerine inşa etmektedir. eş-Şerîf el-Curcânî (öl. 816/1413) ve Ebüssuûd Efendi (öl. 982/1574) de bu fikri destekleyen müellifler arasında yer almaktadır. Ayrıca modern dönemde kaleme alınan İ‘râbu’l-Kur’ân eserlerinin bazılarında harf-i cerrin tevil yoluyla mübtedâ olarak iʻrâb alabileceği alternatifine yer verilmektedir. Câr-mecrûr ve zarfa atfedilen bu iʻrâb alternatifi Teftâzânî öncesi dönemde açıkça ifade edilmemiş olsa da uygulama olarak bakıldığında İbn Mâlik, el-Hâtîb el-Kazvînî (öl. 739/1338) ve İbn Hişâm (öl. 761/1360) gibi dilcilerin eserlerindeki bazı tanımlarda yer alan câr- mecrûru tevil yoluyla mübtedâ olarak değerlendirmek mümkün durmaktadır. Aynı şekilde Zemahşerî, Curcânî, Ebüssuûd Efendi ve Şihâbuddîn el-Hafâcî (öl. 1069/1659) gibi müfessirler de bazı âyetlerin tevil ve tefsirinde câr-mecrûru tevil yoluyla mübtedâ olarak değerlendirmekte ve cümlenin aslî unsuru olarak özne şeklinde konumlandırmaktadır. Bu iʻrâb alternatifi, cümleye farklı bir bakış açısı sunmakta ve kelamı oluşturan asli iki unsur olan özne-yüklem ilişkisini doğrudan etkilemektedir. Türkiye’de; i‘râb çeşitliliği, dil-tefsir ilişkisi ve şibh-i cümle başta olmak üzere harf-i cer ve zarflar özelinde pek çok çalışma yapılmış ise de bu çalışmalarda şibh-i cümleye takdîr edilen mübtedâ alternatifine ve bu çeşitliliğin manaya etkisine temas edilmediği görülmektedir. Bu çalışma ile Arap dili grameri açısından şibh-i cümleye atfedilen bu önemli vazife irdelenmiş ve bu iʻrâb alternatifinin başta tefsir olmak üzere gramer ve belagat eserleri ekseninde manaya olan etkisi incelenmiştir. Bu minvalde gramer açısından İbn Mâlik’in el-Elfiyye eseri ve üzerine yazılan hâşiyeler ile İbn Hişâm’ın Muğni’l-lebîb eseri; belagat olarak Teftâzânî’nin el-Mutavvel’i ve hâşiyeleri; tefsir olarak da Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı ve Teftâzânî ile Şerîf Curcânî’nin bu eser üzerine kaleme aldıkları hâşiyeleri; Beyzâvî’nin (öl. 685/1286) Envâru’t-tenzîl’i ve Hâfâcî’nin bu esere şerhi ile Ebüssuûd Efendi’nin İrşâdu’l-‘akli’s-selîm adlı eseri çalışma konusunun medarını oluşturmuştur. Konuya temas eden diğer tefsir ve İ‘râbu’l-Kur’ân eserlerine de çalışmada yer verilmiştir.
Arap Dili ve Belagati İ‘râb Çeşitliliği Tefsir Şibh-i Cümle Zarf Câr-mecrûr Mübtedâ
Bu çalışma, etik kurul izni gerektirmeyen nitelikte olup kullanılan veriler literatür taraması/yayınlanmış kaynaklar üzerinden elde edilmiştir. Çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Bu araştırmayı desteklemek için dış fon kullanılmamıştır.
In the Arabic language, the concept of iʿrāb is not merely limited to the vowel and letter changes that occur at the end of the words but also functions as a key factor influencing meaning. Different iʿrāb possibilities for a given expression enrich the semantic layers of a sentence, reflecting the precision and miraculous nature of the Arabic language. Known in the literatüre as "Taʻaddud al- iʿrāb ", this phenomenon directly contributes to Qurʼānic exegesis and highlights the profound meanings embedded in the verses. A notable example of this phenomenon in tafsīr works is the iʿrāb of the shibh-i jumla form (phrases composed of jār-majrūr or zarf structures). While traditonal interpretations classify this form under categories such as khabar (predicate), ḥāl (adverbial clause), ṣifat (adjective), ṣila (relative clause), nāʼib al-fāʻil (passive subejct), mafʻūl bi-hi ghayr al-ṣarīḥ (indirect object), al-mafʻūl fīhi and al-mafʻūl liʼajlihi, there is also an alternative interpretation where shibh-i jumla is treated as mubtadaʼ (subject). This alternative iʿrāb can notably influence the meaning of certain Qur’anic verses, such as in Surah al-Baqarah 2/8. Prominent particles that can be reinterpreted (ta’wil) as nouns and given iʿrāb in this context include “ب”, “مِنْ” and “رُبَّ”. Additionally, the adverbial "دُونَ" can also be treated as mubtada’ under this interpretation. Classical scholars such as Sībawayh (d. 180/796) and Ibn al-Mālik (d. 672/1274) considered “من” as a zâ’id particle signifying “بعضيّة” (partiality), which allows its governed noun (majrur) to be reinterpreted as mubtadaʼ. Similarly, authors such as Jār Allāh al-Zamakhsharī (d. 538/1144) and Saʻd al-Dīn al-Taftāzānī (d. 792/1390) viewed "من" as a noun through ta’wil and treated it as a mubtadaʼ, expanding the ıʻrāb options beyond its usual syntactic roles. The analysis reveals that Zamakhsharī was the first to introduce this reinterpretation explicitly, followed by Taftāzānī, who systematically incorporated it into his works as a valid iʿrāb alternative. Later scholars, including al-Sharīf al-Jurjānī (d. 816/1413) and Ebussuʿūd Efendi (d. 982/1574), supported this interpretation. Modern works on Iʿrāb al-Qurʾān also occasionally include this alternative, acknowledging the possibility of treating jār-majrūr and zarf as mubtada’ through reinterpretation. While this alternative was not explicitly stated before Taftāzānī, traces of it can be found in the works of earlier linguists such as Ibn Mālik, al-Khaṭīb al-Qazwīnī (d. 739/1338), and Ibn Hishām (d. 761/1360). Likewise, exegetes like Zamakhsharī, Jurjānī, Ebussuʿūd Efendi, and Shihāb al-Dīn al-Ḥafājī (d. 1069/1659) adopted this reinterpretation in the exegesis of certain Qur’anic verses, positioning jār-majrūr as a fundamental component of the sentence (mubtada’/subject). This alternative iʿrāb perspective introduces a new dimension to the sentence structure, directly affecting the subject-predicate relationship, which constitutes the two essential elements of speech. In Turkey, numerous studies have been conducted on iʿrāb diversity, the relationship between language and tafsir, and shibh-i jumla—focusing particularly on prepositions (ḥarf al-jarr) and adverbs (zarf). However, these works have largely overlooked the reinterpretation of shibh-i jumla as mubtada and its impact on meaning. This study examines the significant role attributed to shibh-i jumla in Arabic grammar and analyzes its semantic impact within the frameworks of grammar, tafsir, and balāgha. The study draws upon critical sources such as Ibn Mālik’s Alfiyya and its commentaries, Ibn Hishām’s Mughni al-Labīb, Taftāzānī’s Al-Mutawwal and its glosses, and tafsir works like Zamakhsharī’s Al-Kashshāf, along with the commentaries by Taftāzānī and al-Sharīf al-Jurjānī, al-Bayḍāwī’s Anwār al-Tanzīl and Ḥafājī’s commentary, and Ebussuʿūd Efendi’s Irshād al-ʿAql al-Salīm. Other tafsir and Iʿrāb al-Qurʾān works addressing this topic have also been consulted.
Arabic Language and Rhetoric Iʻrāb Diversity Tafsīr Shibh-ı Jumla Ẓarf (Adverbs) Jār wa-al-majrūr Mubtadaʼ
This study does not require ethics committee approval, as the data used were obtained from literature review/published sources. It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
The author acknowledges that he received no external funding in support of this research.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arap Dili ve Belagatı, Tefsir |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2025 |
Gönderilme Tarihi | 22 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 17 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 1 |
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ESOGUIFD) Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.