Üç tarafı denizlerle çevrili olan Arap Yarımadası, sakinleri olan Araplara denizcilik noktasında büyük imkânlar sunmuştur. Bu sebeple Arap Yarımadası’nda denizciliğin milattan çok öncelere dayandığı bilinmektedir. Kaynaklar bu konuda Maîn Devleti, Sebe Devleti ve Himyer Devleti’nin askerî ve ticarî faaliyetleri hakkında bilgi sunmaktadır. Ancak Arap Yarımadası’nın batısında bulunan Kızıldeniz’in doğu sahillerindeki kayalıklar ve denizin sığ oluşu özellikle Hicaz bölgesindeki Arapların denizlerden uzak durmalarına neden olmuştur. Bu sebeple İran fetihleri esnasında Bahreyn valisi Ala b. Hadramî (öl. 21/642), Halife Ömer’in (13-23/634-644) kendisine izin vermeyeceğini düşünerek kendi inisiyatifiyle Sâsânî Devleti üzerine ikinci bir cephe açmıştır. Onun bu davranışı Müslümanlara zor anlar yaşatmıştır. Alkame b. Mücezziz’in (öl. 20/641) yirmi gemiden oluşan filosunun bir fırtına sonucu tamamen batması, Müslümanların denizden uzak kalmaları konusundaki tavırlarını haklı çıkarmıştır. Halife Ömer bu sebeple Muâviye b. Ebû Süfyân’a (41-60/661-680) Kıbrıs seferi için izin vermemiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra başlayan ve Hz. Ömer zamanında hız kazanan İslâm fetih hareketleri neticesinde Suriye ve Mısır gibi denizcilikleriyle ön plana çıkmış milletler İslâm coğrafyası içerisinde kalmıştır. Bu tarihten sonra buralarda yaşayan denizciler zanaatlarını Müslümanlar adına gerçekleştirmişlerdir. Denizcilikte bilgi ve deneyime sahip olan özellikle Mısır ve Suriye halkı, Müslümanların bu alanda bilgi ve deneyimlerinin gelişmesine katkı sunmuştur. Araplar zaman geçtikçe denizcilik bilgisine, kültürüne ve gemi yapımına alışmış, inşa ettikleri bu gemilerin şekil ve büyüklüklerine göre isimler vermiştir. Orta Çağ’da Akdeniz’de kullanılan savaş gemilerinden biri olan “Müsettah” isimli gemi hakkında bilgi vermeyi amaçlayan bu araştırmanın kapsamı sadece Akdeniz ile sınırlı tutulmuştur. Zaman ve alan ile ilgili sınırlandırma araştırmayı bir yandan kısıtlarken diğer bir yandan önemini artırmıştır. Araştırmalar, denizciliği zamanın ihtiyaçlarına göre sonradan öğrenen Müslümanların bu konuda muasırlarının tecrübesinden yararlanmakla beraber teknolojik anlamda onları çok geride bıraktığını göstermektedir. Bu araştırma, İslâm’ın ilk döneminde İstanbul fetihlerinde de kullanıldığı bildirilen ve Akdeniz Havzası’nda büyük öneme sahip olan, fakat hakkında düzenli, yeterli bilgi bulunmayan müsettah isimli gemi hakkındaki bilgileri içermesi ve denizcilik faaliyetlerinin bölgedeki devletlerin güç dengelerine nasıl etki ettiğini ortaya koyması bakımından önem arz etmektedir. Araştırmanın problemi, birinci derecede İslâm tarihi kaynaklarının genel olarak siyasî ve askerî ilişkilerde karasal boyutta cereyan eden olaylara odaklanmasıdır. Bu durum, denizlerde gerçekleşen savaşlara ve askerî harekâtlara olan ilginin azalmasına neden olmuş, dolayısıyla bu konulara dair bilgiler oldukça sınırlı kalmıştır. Nitekim kaynakların büyük çoğunluğunda, denizcilik faaliyeti kabul edilen askerî operasyonlar, bu operasyonlarda kullanılan gemi çeşitleri ve deniz savaşlarında kullanılan silahlar hakkında yok denecek kadar az bilgi bulunmaktadır. Bunun sonucunda, Orta Çağ’da Akdeniz Havzası’nda İslâm devletleri tarafından kullanılan gemilerin boyutları, gemilerin inşa teknikleri ve savaşlardaki fonksiyonları hakkında yeterli ve detaylı bilgilere rastlamak mümkün olmamaktadır. Bu sebeple İslâm denizcilik tarihi üzerine araştırmalar yapan akademisyenlerin, ilk dönem kaynaklarına yeterince başvurmadıkları düşünülerek bu kaynakları ihmal ettikleri yönünde bir algı oluşmaktadır. Hicaz kültüründe denizcilik faaliyetlerinin zayıf olması, bu durumun bir yansımasıdır. Bu nedenle, Orta Çağ denizcilik tarihini araştırırken genellikle sonraki dönemlerde yazılmış kaynaklara başvurulmuştur. Araştırma ile Orta Çağ’da Akdeniz Havzası’ndaki askerî faaliyetler incelenerek bölge üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Bu araştırma, Orta Çağ’da Akdeniz Havzası’na ve sadece müsettah isimli gemiye odaklanmış olup, yöntem olarak döneme ait elde edilen tüm veriler derlenmiş ve incelenmiştir. Çalışmada birincil kaynaklarda yeterli bilgi olmaması nedeniyle ikincil kaynaklar temel alınmış, bu sebeple karşılaştırmalı bir analiz yapılmaksızın mevcut veriler yorumlanarak değerlendirilmiştir.
Bu çalışma, etik kurul izni gerektirmeyen nitelikte olup kullanılan veriler literatür taraması/yayınlanmış kaynaklar üzerinden elde edilmiştir. Çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Bu araştırmayı desteklemek için dış fon kullanılmamıştır.
Surrounded by sea on three sides, the Arabian Peninsula has offered great maritime opportunities to its Arab inhabitants. For this reason, it is known that seafaring in the Arabian Peninsula dates back to long before Christ. In this regard, the sources provide information about the military and commercial activities of the Ma‘īn State, the Saba’ State and the Ḥımyar State. However, the rocks on the eastern shores of the Red Sea in the west of the Arabian Peninsula and the shallowness of the sea caused the Arabs, especially in the Ḥijāz region, to stay away from the sea. For this reason, during the Iranian conquests, the governor of al-Baḥrayn, ‘Alā b. al-Khadramī (d. 21/642), thinking that Caliph ‘Umar would not allow him, opened a second front in Iran on his own initiative. However, his actions caused significant hardship for the Muslims. The complete sinking of ‘Alḳama b. al-Muceẕẕiz’s (d. 20/641) fleet of twenty ships as a result of a storm justified the Muslims' attitude in staying away from the sea. For this reason, Caliph ‘Umar (13-23/634-644) did not give permission to Muʿāwīya b. Abī Sufyān (41-60/661-680) for the Cyprus expedition. As a result of the Islamic conquest movements that started after the death of the Prophet and gained momentum during the time of ‘Umar, nations that stood out with their maritime activities, such as Syria and Egypt, remained within the Islamic geography. After this date, the sailors living here practiced their craft on behalf of Muslims. Especially the people of Egypt and Syria, who have knowledge and experience in maritime, contributed to the development of Muslims' knowledge and experience in this field. Over time, Arabs adapted to maritime knowledge, culture, and shipbuilding, naming the ships they constructed based on their shapes and sizes. This research focusses on the Mediterranean ship "Muṣaṭṭaḥ," a mediaeval warship. Time and space constraints have both restricted the research and heightened its significance. Research shows that Muslims, who learned seafaring later in life according to the needs of the time, benefited from the experience of their contemporaries in this regard, but left them far behind in terms of technology. This research is significant as it includes the information about the vessel named Muṣaṭṭaḥ, which is reported to have been used in the early Islamic conquests of Istanbul and holds great importance in the Mediterranean Basin, yet lacks sufficient organized information. The problem of the research is that the primary sources of Islamic history generally focus on events that took place on land in political and military relations. This situation caused a decrease in interest in wars and military operations at sea, and therefore information on these subjects remained very limited. Indeed, in the vast majority of sources, there is almost no information about military operations considered maritime activities, the types of ships used in these operations, and the weapons used in naval warfare. As a result, it is not possible to find sufficient and detailed information about the sizes of ships used by Islamic states in the Mediterranean Basin in the Middle Ages, the construction techniques of the ships, and their functions in wars. In this context, academics conducting research on Islamic maritime history are perceived to have neglected these sources because they are thought to have not consulted early sources. The weakness of maritime activities in Hejaz culture is a reflection of this situation. For this reason, when researching medieval maritime history, sources written in later periods were generally used. This research focused on the Mediterranean Basin in the Middle Ages and only the ship called müsettah, and as a method, all the data obtained from the period were compiled and examined. The study was based on secondary sources due to the lack of sufficient information in primary sources, and for this reason, the existing data was interpreted and evaluated without a comparative analysis.
This study does not require ethics committee approval, as the data used were obtained from literature review/published sources. It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
The author acknowledges that he received no external funding in support of this research.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2025 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 12 Temmuz 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 2 |
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (ESOGUIFD) Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.