Batı menşeili tarih anlayışında genel kanı, konar-göçer toplulukların kültür seviyelerinin yerleşik toplumlara göre daha düşük olduğu yönündedir. Bu husus doğu ile batı arasındaki kültürel çatışmaların en erken bir biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda göçebe olarak adlandırılan konar-göçerler, modern toplumun gelişimine katkısı olmayan bir kültürün tem¬silcileri olarak gösterilmişlerdir. Bu yanlış ve taraflı genellemelerin aksine konar-göçerlerin kültür seviyeleri de tıpkı yerleşikler gibi durağan olmayan, özgün bir gelişim sürecinden geçmiştir. Bu özgünlüğe dair yaşam tarzı, tıpkı tarımla uğraşan yerleşikler gibi üretime dayalı ekonomik faaliyetleri zorunlu kılmıştır. Öyleyse kültürel algı bakımından konar-göçer ve yerleşik kavramlarının gelişmişlik seviyesini gösteren birer ifade olmadığı, medeniyetin özgün biçimlerini temsil ettikleri, gelişimin ise farklı yaşam şartlarına göre izafi bir anlam taşıdığı sürekli hatırda tutulmalıdır. Bu anlamda sahip olunan yaşam şartlarına bağlı olarak; farklı kültürlere göre ideal yaşamın nasıl olması gerektiği sorusu, insanlığa dair medeniyetin tanımı, kökeni ve gelişimi bakımından önem kazanmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |