Eril ve mutlak yapısıyla bir baskı unsuruna dönüşen klasik polisiyenin yazınsal yollarla klişe tipler
yaratması ve bu tipleri normalleştirmesi, türün queer’leştirilmesine imkân tanımaktadır. Pınar Kür,
ataerkil sistemin cinsiyet ve cinsel yönelim farklılıklarına yüklediği eksiklik mantığından kurtulma
mücadelesini edebiyat aracılığıyla veren yazarlar arasındadır. Yazarın polisiye roman üçlemesinde,
dışlanan kimliklere söz hakkı verilmemesi ve bahsi geçen kimliklerin heteroseksüel erkeğin
iktidarında kurgulanan ötekiler olması durumları ile iki kutuplu geleneksel cinsiyet algısı, bir dizi
ihlal aracılığıyla yeniden kurularak tipik kurtarıcı ve kurban figürleri reddedilir. Böylelikle cinsel
politikanın ürettiği ikilikler itibarsızlaştırılarak insan, cinsiyetlendirilmiş problematik matrisin
sabitlediği ve ontolojize ettiği kalıplardan sıyrılıp özgür kılınır, yeni olasılıkların başlangıcıyla ortaya
çıkan eşzamanlı keşiflerle kimliksizleştirilir, dışla(n)ma ve bozulmayla hiyerarşik varsayımlar
sorgulanır. Öznel ile nesnel arasındaki gerilimi ve özel olma hâlini öne çıkaran eserler; etiketleri
kucaklama, reddetme ve kimliksizleştirme ile anlamın öncülü olarak belirlenmiş beden politikalarını
çürüten, çelişken kurgularla okuyucuyu anlam krizlerine davet eden yıkıcı ve muhalif metinlerdir.
Descartes’çı Kartezyen rasyonalizme direnen üçleme, geleneksel polisiyenin biçim ve içeriğini taklit
edip ikili karşıtlıklar üretmeden klasik yapının mantık ve felsefesini yapıbozuma uğratmakta,
kimlikleştirmeyen bir yazını hedeflemekte ve polisiyenin kendi parodisini üretme potansiyelini ortaya
çıkarmaktadır.
Polisiye edebiyat queer teori Pınar Kür kimliksizleşme yapıbozum
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 13 Sayı: 2 |