Olağanüstü, nadir olarak yaşanan, ender olarak görülen bir olaydan söz edildiğinde düşünülmeden, irdelenmeden hemen akla, bilime aykırı, saçma olduğu söylenir. Öncelikle, “akla aykırılık”, “yanlışlık” “çelişiklik”, “karşıtlık” ya da “akla uygunluk”, “geçerlilik”, “tutarlılık” ve “doğruluk” kavramları nedir ne değildir diye bunların rasyonel ve mantıksal çözümlemesini yapmak gerekir. Ancak Batı’da Orta Çağ boyunca bu yapılmayıp doğal olayların doğal apaçıklıkların ışığında değil de Kilisenin Dogmalarıyla yapılınca salt kuruma ve dogmalara yönelmesi gereken tepki genelde dini ve manevi alanları da içine alan bir ölçüsüzlüğe evrilmesi sonucunu doğurmuştur. Mucizeler, maddeci ve seküler kesimlerce Tanrısal düşüncenin akla aykırı, saçmalıklarla dolu olduğuna ilişkin söylentiler olduğu için inanılmaması gereken, bazı dindarlara göre ise, aklı hayrete düşürecek denli olağanüstü olduklarından Tanrı’nın varlığının güçlü işaretleri olduğu için inanılması gereken hadiselerdir. Aslında her iki kesim de mucizelerin akla aykırı olduğu noktasında hemfikirdir. Aralarındaki fark ideolojik karşıtlığa dayandığı görülür. Mucizeler, en genel bir tanımla Peygamberlerin davalarının doğruluğunu kanıtlamak için Tanrı’nın izniyle gerçekleştirdikleri söylenen olağanüstü hadiselerdir. Biz, soruna açıklık getirebilmek için önce “akıl”, “akla uygunluk”, “akıldışılık” nedir, sorularının cevabını arayarak, sonra da genelde olağan dışı, özelde de mucize kavramının akla aykırı olup olmadığını irdeleyeceğiz.
When an extraordinary, rarely experienced, rarely seen event is mentioned, it is immediately said to be contrary to reason, science and nonsense without being thought or analysed. First of all, it is necessary to make a rational and logical analysis of the concepts of “irrationality”, “falsehood”, “contradiction”, “opposition” or “rationality”, “validity”, “consistency” and “truth”. However, when this was not done during the Middle Ages in the West, and natural phenomena were analysed not in the light of natural manifestations but in accordance with the dogmas of the Church, the reaction that should have been directed solely towards the institution and dogmas resulted in the evolution of a disproportionality that generally included religious and spiritual fields. For materialists and secularists, miracles are events that should not be believed because they are rumours that the divine thought is contrary to reason and full of absurdities, while for some religious people, they are events that should be believed because they are strong signs of God’s existence since they are so extraordinary that they astonish the mind. In fact, both groups agree that miracles are contrary to reason. The difference between them is based on ideological opposition. Miracles, in the most general definition, are extraordinary events that prophets are said to have performed with God’s permission in order to prove the truth of their cause. In order to clarify the problem, we will first seek answers to the questions of what is “reason”, “rationality” and “irrationality”, and then we will examine whether the concept of the extraordinary in general and the concept of miracle in particular is irrational or not.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mantık |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 25 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 13 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Felsefe Dünyası Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.