Hume, ahlakın akılla değil de duygularla temellendirildiğini vurgulaması
nedeniyle, anti rasyonalist ve bir ampirist olarak bilinir. Erdem duygusu ve iyilikseverliğimizin
akıldan çok duygudaşlık duygusuna bağlı olduğu gibi; o, erdem ve
doğruluğa ilişkin yargılarımızın aklımızdan çok duygudaşlık kapasitemize bağlı
olduğuna inanır. Hume’un düşüncesinde, adalet doğal değil, aksine “yapay bir
erdemdir”. Hume’a göre, adaletin varlığı insanların aralarında “fiilî anlaşmalarına”
bağlıdır; çünkü adalet duygusu birincil güdüsü başkalarının yararını düşünme
duygusudur. Bundan dolayı Hume, psikolojik egoizmi reddeder. O, adalet teorisini
açıklamada toplumsal çıkarı merkeze koyar. Hume, bu yolda, Bentham ve
Mill gibi yararcı filozofları etkilemiştir.
Hume is seen as an empiricist and an anti-rationalist because of his emphasis
on sentiment as the basis of morality. He believes that judgments about
virtue and rightness depend on our capacity for sympathy rather than on the form
of reason, which in turn, being virtuous depends on feelings such as benevolence
and sympathy rather than on reason. To Hume, justice is not a natural but an
“artificial virtue”. Hume argues that justice arises from the “convention” among
people. Since, the primary motive of justice is the consideration of the interest of others. In this way, Hume rejects psychological egoism in the account of justice.
He places social utility at the centre of his explanations for the theory of justice.
In this respect, Hume influenced utilitarian philosophers such as Bentham and
Mill in the development of their theories.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2012 |
Gönderilme Tarihi | 26 Eylül 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Sayı: 56 |
Felsefe Dünyası Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.