Bergson Deleuze motion-image time-image crystal-image cinema
Yeni bir dünya imgesi oluşturabilmek için öncelikle yaşadığımız dünyanın temel varoluş koşullarının ve hangi noktalarda yanılgı içinde olduğumuzun farkında olmak gerekir. Bergson'un belki de tüm felsefi çabası bu dünyayı maddi bir şey olarak görüp tini de ötelerde bir yerlere terk etmenin ve tinle olan yegane bağlantıyı da akıldan itibaren kurmanın yanılgısını göstermek olmuştur. Bergson'a göre insan kendisini evrenin merkezine yerleştirerek evrenin bir parçası olduğunu anlamadığı sürece dünyayı hep zihninden itibaren kurgulayarak gerçek bir dünya ' imge'sine asla sahip olamayacaktır. Bu yanılgının üstesinden gelebilmenin yolu dünyanın bir 'imgeler' toplamı olduğunu anlamaktan ve hareketin ve zamanın gerçek doğalarını kavramaktan geçer. Bedenimizin içinde işleyen 'duyum'un ve 'beynin' ötesinde doğaca farklı 'anı' ve 'bellek'in somut gerçekliği yeni bir dünya imgesi oluşturabilmenin varlıksal bir tabanı olmalıdır.
İşte bu noktadan itibaren Deleuze, Bergson felsefesinin talep ettiği gerçek bir dünya kavrayışının modern sinemanın olanaklarıyla gerçekleştiğini söylemektedir. Deleuze Sinema 1 Hareket- İmge ve Sinema 2 Zaman-imge kitaplarında Bergson'un ortaya koyduğu ana tezlerden itibaren sinemanın dünyaya olan inancımızı oluşturabilme açısından sunduğu olanakları tartışır. Çünkü sinema her çerçevede bir 'dünya'yı öngörerek kurgusunu oluşturur. Deleuze hareket ve zamana dair Bergson'un düşüncelerinin de ötesinde bir düşünce zinciri geliştirerek 'zamanın kristali' kavrayışını ortaya koyar. Saf geçmişin 'şimdi' de kristalleşmesi, geçmişi kapalı bir kutu olarak olmaktan çıkaracaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 15 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 66 |
Felsefe Dünyası Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.