Dünya milletler ailesinde Türk milletinin en bariz özelliklerinden
birisi de savaşçılığıdır. At üstünde sürekli hayvaniarına otlak arayan göçebe
Türkler, vatanlarını da bu vesileyle sürekli değiştirmişlerdir. Öyle ki Viyana
önlerine kadar giderek nal şakırtılarını A vrupalılara dinletmişlerdir. Avrupa
hakimiyeti pek uzun sürmemişti. Kanuni Sultan Süleyman' dan sonra
mevzi galibiyetler bir kenara bırakılacak olursa sürekli toprak kayıplan olmuştur.
Özellikle XX. Yüzyılın başında Trablusgarp ve Balkanların kaybıyla
toprak kaybı hat safhaya ulaşmıştır. Emperyalist devletler, hasta adamdan
bir parça et koparmak için birbirleriyle kıyasıya yanşmışlar. Türk'ü
Anadolu'dan atmak, güzelim İstanbul'u Boğaztarla perçinleyerek kendi haris
emellerine ulaşmak için sinsi planlarını uygulamaya koyulmuşlardır. ''İstanhul'a
sahip olan dünyaya sahip olur "1 mantığıyla hareket ederek, daha az
masraf ve daha kısa yolla Çanakkale Boğazından geçmeyi tasarladılar. Balkanlarda
yerine göre tek kurşun bile patıatmadan Anadolu 'ya kaçan Türklerin
bir daha önlerinde tutunamayacaklarııu saıunışlardı. Fakat sandıklan gibi
olmadı. Türk'ü çelikleştiren ruh önünde eğilmişlerdir. Cemal Kutay'ın dediği
gibi Çanakkale 'de Türk müdafaası; "maddenin ve tekniğin, ruh ve kahramanlık
önünde, hakikaten dize geldiği yerdir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 1999 |
Gönderilme Tarihi | 4 Mart 1999 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1999 Cilt: 4 |
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.