The Umayyads (41-132/661-750) were the first Muslim dynastic state established in Damascus after the Rasheedun Caliphs. The Umayyads' transformation of the caliphate into a sultanate, their tribalist and discriminatory approaches, as well as the exaggerated palace life and entertainment of some caliphs have been the subject of criticism. Among the Umayyad caliphs, Yazīd II (101-105/720-724) was remembered for his drinking parties and love affairs with his concubines, and his fondness for entertainment to the degree of debauchery was described. The night life of the caliph in question with his concubines named Sallāma and Habābah and his inclusion of them in the administration did not escape attention.
It is known that the Umayyads had some problems in their relations with the new non-Arab Muslims (mawālī). Yazīd II’s elder brother, al-Maslama İbn ʽAbd al-Malik, was prevented on the grounds that his mother was a mawāli, although he was known to be the most worthy candidate for the caliphate among his brothers. Yazīd II, on the other hand, was appointed as the heir apparent with the advantage of being a member of the dynasty on his mother's side and then he was brought to the caliphate.
After ‘Umar ibn ʽAbd al-ʽAziz, who was recognised as the ‘Fifth Rasheedun Caliph’ thanks to his piety and effective administrative skills, Yazīd II, who had a completely opposite character and administrative understanding, was brought to the caliphate. Although he imitated ‘Umar ibn ʽAbd al-ʽAziz in the first days of his caliphate, this situation did not last long. Soon after, he came under the influence of his favourites named Sallāma and Habāba and started to govern the state under the influence of these two names. It has also been stated that he jeopardised the future of the state and the dynasty with his arbitrary practices and debauched life.
The sources give limited information about the lives of Sallāma and Habābah. Sallāma was born in Mecca as the child of a family whose parents were slaves (muwellada). It is narrated that she memorised almost all poetry and song lyrics from the Jahiliyyah period until the time she lived, and that she was extremely knowledgeable in the al-Qur’ân al-Karîm, hadiths and religious sciences. But with her mesmerising voice and physical beauty, she became famous as a singing courtesan. She gained her real fame when she met Yazid ibn ʽAbd al-Malik and became a part of the palace life. After Yazid II became the caliph, she rose in the palace and started to have a say in the state administration. It has been stated that Habābah was not inferior to Sallāma with her physical beauty, superior performance in singing, knowledge and manners, and even more advanced. As a matter of fact, Yazīd II was enamoured of her at first sight and wanted her very much, but his brother Caliph Sulaymān prevented him. Henceforth Yazīd II seated these two combines on his right and left in his palace and did not leave them until his death.
Sallāma was an extremely intelligent, knowledgeable and beautiful woman who could be called Yazīd II’s first love. She almost ruled the state by using the affection and trust that the caliph cherished for her. So much so that the highest bureaucrats of the state could only be appointed with her approval. With her beauty, voice, and sharp intelligence, Habābah also enchanted the caliph, and her intervention in the state administration cost the caliph his life. Yazīd II was very saddened by the sudden death of Habābah during an entertainment party. His body was kept waiting for days and could only be buried after the warning of the caliph’s elder brother al-Maslama. The caliph, who knew the cause of her death from himself, never left her grave day or night. Weeks after the burial, he had her grave opened, embraced and kissed her decomposed corpse, lamented, and it was recorded that he died of grief. This situation, which cost the caliph his life, was expressed as ‘lovesickness’.
This information and details are mentioned in Islamic historical sources. In this study, by using classical (Arabic) sources, two of the women who we think were influential on politics are introduced. Thus, we have contributed to the discussions on the presence and role of women in state administration in an early period of Islamic history. In this study, the portraits of two women, Habāba and Sallāma, who we think were involved in politics during the Umayyad period, albeit limited to the reign of Yazīd II, are given. While their short biographies are discussed, the status of women in the Umayyads, palace life and entertainments are touched upon. Again, the concepts of concubine and qayna (singing concubine) and umm al-walad, which express their art and social status in the person of these two concubines are explained.
Umayyads Yazīd II Habābah Sallāma Involved in Management Concubine/Umm al-Walad
Emevîler (41-132/661-750), Raşit halifeler sonrasında Şam’da kurulan ilk Müslüman hanedan devletidir. Emevîlerin halifeliği saltanata dönüştürmeleri, kabileci ve ayrımcı yaklaşımları yanında bazı halifelerin abartılı saray hayatı ve eğlenceleri eleştiri konusu olmuştur. Emevî halifeleri içinde II. Yezîd’in (101-105/720-724) adı içki meclisleri ve câriyeleriyle yaşadığı aşklarla anılmış ve sefihlik derecesinde eğlenceye düşkünlüğü anlatılmıştır. Söz konusu halifenin Sellâme ve Ḥabâbe isimli câriyeleriyle yaşadığı gece hayatı ve onları yönetime dâhil etmesi dikkatlerden kaçmamıştır.
Emevîlerin Arap kökenli olmayan yeni Müslümanlarla (mevâlî) ilişkilerinde birtakım sorunlar yaşadığı bilinmektedir. II. Yezîd’in ağabeyi Mesleme b. Abdülmelik, kardeşleri arasında halifeliğe en lâyık aday olduğu bilinmesine rağmen annesinin mevâliden olduğu gerekçesiyle engellenmiştir. II. Yezîd ise anne tarafından hanedan üyesi olmasının da avantajıyla veliaht tayin edilmiş ve sonrasında da halifeliğe getirilmiştir.
Dindarlığı ve etkin yönetim becerisi sayesinde ‘Beşinci Raşit Halife’ olarak kabul gören Ömer b. Abdülaziz’den sonra onun tam zıddı bir karakter ve yönetim anlayışına sahip II. Yezîd halifeliğe getirilmiştir. Halifeliğinin ilk günlerinde Ömer b. Abdülaziz’i taklit etmesine rağmen bu durum uzun sürmemiştir. Kısa süre sonra Sellâme ve Ḥabâbe isimli gözdelerinin etkisi altına girerek devleti bu iki ismin tesiri altında idare etmeye başlamıştır. Onun keyfi uygulamaları ve sefih derecesine varan yaşantısıyla devletini ve hanedanın geleceğini tehlikeye attığı da ifade edilmiştir.
Kaynaklarda Sellâme ve Ḥabâbe’nin hayatı hakkında sınırlı bilgiler verilmektedir. Sellâme, ana-baba köle bir ailenin çocuğu (müvellede) olarak Mekke’de dünyaya gelmiştir. Onun Cahiliye devrinden yaşadığı zamana kadar neredeyse tüm şiir ve şarkı sözlerini ezberlediği, Kur’ân-ı Kerîm, hadisler ve dini ilimlerde son derece bilgili olduğu anlatılmıştır. Ama büyüleyici sesi ve fiziki güzelliğiyle şarkıcı câriye olarak ün salmıştır. Asıl ününü, Yezîd b. Abdülmelik ile tanışıp saray hayatına dâhil olmasıyla birlikte elde etmiştir. II. Yezîd’in halife olmasıyla birlikte sarayda yükselmiş ve devlet yönetiminde söz söylemeye başlamıştır. Ḥabâbe’nin de fiziki güzellik, şarkı söylemedeki üstün performans, bilgisi ve görgüsüyle Sellâme’den geri kalmadığı hatta ileri olduğu ifade edilmiştir. Nitekim II. Yezîd ona ilk görüşte meftun olmuş ve onu çok istemişse de ağabeyi halife Süleyman ona engel olmuştur. Bundan böyle II. Yezîd, sarayında sağına ve soluna bu iki câriyeyi oturtmuş ve ölünceye kadar da onlardan ayrılmamıştır.
Sellâme, II. Yezîd’in ilk aşkı denilebilecek kadar son derece zeki, bilgili ve güzel bir kadındır. O, halifenin kendisine beslediği muhabbeti ve güveni kullanarak adeta devleti yönetmiştir. Öyle ki devletin en üst bürokratları ancak onun onayıyla atanabilmiştir. Ḥabâbe de güzelliği, sesi ve keskin zekâsıyla halifeyi kendine meftûn bırakmış, devlet yönetimine müdahil olması yanında halifenin hayatına mal olmuştur. II. Yezîd, bir eğlence partisi sırasında Ḥabâbe’nin ani ölümüne çok üzülmüştür. Onun cenazesi günlerce bekletilmiş ve halifenin ağabeyi Mesleme’nin uyarısı üzerine ancak defnedilebilmiştir. Onun ölüm sebebini kendinden bilen halife, onun mezarı başından gece gündüz hiç ayrılmamıştır. Definden haftalar sonra mezarını açtırmış, çürümüş cesedini kucaklayıp öperek ağıtlar yakmış ve kahrından öldüğü kaydedilmiştir. Halifenin hayatına mal olan bu durum “kara sevda” olarak ifade edilmiştir.
Bu bilgi ve ayrıntılar İslam tarihi kaynaklarında geçmektedir. Bu çalışmamızda klasik (Arapça) kaynakları kullanmak suretiyle siyaset üzerinde etkili olduğunu düşündüğümüz kadınlardan ikisi tanıtılmıştır. Böylece İslam tarihinin henüz erken sayılabilecek bir dönemde devlet yönetiminde kadınların varlığı ve rolü tartışmalarına bir nebze olsun katkı sunulmuştur. Bu çalışmada Emevîler döneminde II. Yezîd’in dönemiyle sınırlı da olsa siyasete müdahil olduğunu düşündüğümüz kadınlardan Ḥabâbe ve Sellâme adlı iki kadının portreleri verilmiştir. Onların kısa biyografileri işlenirken de Emevîlerde kadının durumu, saray hayatı ve eğlencelerine temas edilmiştir. Yine bu iki câriyenin şahsında sanatlarını ve sosyal statülerini ifade eden câriye, kayne (şarkıcı câriye) ve ümmüveled kavramları açıklanmıştır.
Emevîler II. Yezîd Ḥabâbe Sellâme Yönetime Müdahil Câriye/Ümmüveled
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 26 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 29 Sayı: 1 |
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.