Geleneksel
kültürde, erkeklerin kamusal hayatta en gözle görülebilir alanlarından biri
kahvehanelerdir. Kahvehaneler ortaya çıkmalarından bu yana, erkekler için,
mekân olmalarının çok ötesinde sosyalleşme alanları olmuştur. Her ne kadar
geçmişte erkeklerin toplaşma mekânları olarak anılsa da araştırmamızı
yürüttüğümüz mekân örneği olarak İstanbul Fatih'teki “Deliler Kahvehanesi”
kadınların, erkeklerin ve çocukların toplaşma mekânı özelliğini sergilemektedir.
Bununla birlikte kahvehaneler ilk kuruluşlarından bu yana farklı adlarla ve
amaçlarla kurulmuştur. Bu bağlamda bireyler
arasında anlam pratikleri yaratarak, boş zamanın vazgeçilmez temsillerini
oluşturmuşlardır. İşlik ve evlik arasında sığdırılmış yaşama alternatif bir dokuyla
eklemlenmişlerdir. Aynı zamanda kahvehaneler, kuşaklar arası hafızanın
üretilmesinde ve sonraki nesillere aktarılmasında etkilidirler. Öyle ki bugün
bile sözü edilen mekânlar ve bu mekânlar içerisinde varlık kazanan kültür,
yerleşik bir alışkanlıkla, gündelik hayatta bireyler için “ayrıcalıklı olma”
iddiasını üzerinde taşımaktadır. Araştırmamız kapsamında ele aldığımız
kahvehane ise bu ayrıcalıklı olma iddiasını, yardımlaşma kültürü üzerinden
kurgulamaktadır.
Bu
araştırmanın amacı hafıza kuramı ile kahvehane olarak adlandırılan mekâna
katılan bireyleri nitel araştırma tekniği olan görüşmeyi esas alarak incelemek
ve şu sorulara (yer yer sondaj sorularla da destek vererek) yanıt bulmaktır:
İnsanlar kahvehanelere hangi anlamı vermektedir? Geçmişe ait hangi etkenler
insanların bu mekânlara katılımını artırmaktadır? Çalışma, geleneksel kültürde birlikteliğin
yalnızca soyut bir gösterge olarak hafızada var oluşunu değil aynı zamanda
sosyal alanda nesnel görünümlerini insanların dayanışma ve sosyalleşme
deneyimlerini ele alarak ortaya koymayı amaçlamaktadır.
In traditional culture, coffee houses are one of the
most visible areas of men in public life. Since the emergence of coffee houses,
they have been socialization areas for men, far beyond being only spaces.
Although it is referred to as the men’s gathering venues in the past, the
“Madmen Coffee House” (the word ‘mad’ is
used for describe the diversity of participants) located in Fatih district
of Istanbul, which is the main focus of our research, exhibits the venue of
women, men and children. However, coffeehouses have been established for
different names and purposes since their first establishment. In this context,
they created the indispensable representations of the free time by creating
meaningful practices among individuals. They are articulated with an
alternative texture to the life that is fit between the work and the house. At
the same time, coffeehouses are effective in producing and transferring
generations of memory to subsequent generations. Furthermore, even the places
that are mentioned today and the culture that is being gained within these
venues carry on the claim of “privileged” for individuals in everyday life with
a built-in habit. The coffeehouse, which we are exploring in our research, is
building this privilege claim through the culture of beneficiary.
The aim of this study is to examine the individuals
who participate in the “coffee house” by using memory theory on the basis of
qualitative research technique and to find answers to the following questions
by interviewing the participants: What do coffee houses mean to people? What
factors in the past increase the participation of people in these venues? The
study aims to reveal that the union in traditional culture is not only present
in memory as an abstract indicator, but also in the social sphere by addressing
the people’s experiences of solidarity and socialization.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Sosyoloji |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2019 |
Gönderilme Tarihi | 11 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 29 Sayı: 1 |