The emergence of quantum physics in the 20th century brought about profound transformations not only in the natural sciences but also in philosophical thought. Fundamental concepts of classical physics, such as causality, determinism, and continuity, began to be questioned, marking one of the most significant outcomes of this period. While the experimental success of quantum theory was indisputable, it also gave rise to a variety of theoretical interpretations. In this context, the Copenhagen interpretation, regarded as the standard approach, and the Bohmian interpretation, which offered a counter-perspective, became central to the debates. The Copenhagen interpretation distinguished itself with its indeterministic character and its challenge to the classical notion of causality, whereas the Bohmian interpretation sought to reestablish determinism, thereby proposing an entirely different epistemological framework. The fact that a single theory could be open to two radically opposed interpretations reveals a central problem in the philosophy of science: Is it possible for different interpretations of the same theory to be epistemologically independent of one another? This article examines this question in the light of Gaston Bachelard’s concepts in the philosophy of science, reassessing the scientific revolution of quantum physics through categories such as epistemological rupture, rationalism, and the discontinuous progress of knowledge.
Öz
20. yüzyılda kuantum fiziğinin ortaya çıkışı, yalnızca doğa bilimleri açısından değil, aynı zamanda felsefi düşünce açısından da köklü dönüşümlere yol açmıştır. Klasik fiziğin temelinde yer alan nedensellik, determinizm ve süreklilik gibi kavramların sorgulanmaya başlanması bu dönemin en dikkat çekici sonuçlarından biri olmuştur. Kuantum teorisinin deneysel başarıları, beraberinde kuramsal düzeyde çeşitli yorumları da gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, standart yaklaşım olarak kabul edilen Kopenhag yorumu ile ona karşıt bir perspektif geliştiren Bohm yorumu, tartışmaların merkezinde yer almıştır. Kopenhag yorumu, indeterminist yapısı ve klasik nedensellik anlayışıyla çatışan yaklaşımıyla öne çıkarken; Bohm yorumu determinizmi yeniden savunarak bambaşka bir epistemolojik zemin önermiştir. Aynı teorinin iki farklı ve birbiriyle zıt yoruma açık olması, bilim felsefesinin temel sorunlarından birini görünür kılmaktadır: Bir teorinin farklı yorumlarının epistemolojik açıdan birbirinden tamamen kopuk olması mümkün müdür? Bu makalede söz konusu soru, Gaston Bachelard’ın bilim felsefesi bağlamında geliştirdiği kavramlar ışığında tartışılmakta; kuantum fiziğinin sunduğu bilimsel devrim, epistemolojik kopuş, rasyonalizm ve bilginin süreksiz ilerleyişi gibi kategoriler çerçevesinde yeniden değerlendirilmektedir.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Bilim Felsefesi |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 18 Ağustos 2025 |
| Kabul Tarihi | 12 Kasım 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 42 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.