XIX. yüzyıla kadar insana dair genel kabul, insanın Tanrı tarafından yaratılan canlılar arasında bağımsız ve üstün bir tür olduğu ve bu eşsizliğe de diğerlerinde olmayan “akıl” ile sahip olduğudur. Ancak bu algı, başta Lamarck ve Darwin olmak üzere bilim insanlarının eserleriyle ve jeoloji, antropoloji, karşılaştırmalı anatomi ve fizyoloji çalışmalarından elde edilen yeni bilgilerle değişime ve dönüşüme uğramaya başlamıştır ve sonuçta insanın, diğer türlerden maddi ve manevi özellikler bakımından pek bir farkının olmadığı ortaya konulduğu gibi, türlerin değişebildiği ve birbirinden hasıl oldukları da kabul edilmiştir. Öte yandan, insana dair geleneksel algı, Osmanlılarda XIX. yüzyılın son çeyreğine kadar hâkimiyetini sürdürmüştür, bu dönemden itibaren ise Batılı kaynaklardan yararlanarak hazırlanan antropoloji ve jeoloji içerikli eserlerle çağdaş Osmanlı düşünürleri Batı’dakine koşut bir algının yerleşmesine zemin hazırlamışlardır. Bu çalışmada önce Şemseddin Sami’den Ahmed Nebil’e uzanan süreçte, antropoloji alanında Osmanlılarda yayımlanan eserler kısaca tanıtılacak, ardından Osmanlılardaki yeni insan algısının oluşma sürecinin kavranabilmesi amacıyla, bu eserlerde insana ve insanın kökenine dair düşüncelerin İnsanın ne olduğuna, insanın hangi devirde ortaya çıktığına hangi bağlamda ele alındığı tartışılacaktır
Osmanlılarda Antropoloji İnsanın Kökeni Şemseddin Sami Osman Bey Mustafa Satı Bey Ahmed Nebil
The general conviction regarding the humankind up until the 19th century was that human beings were an independent and superior species among all the living beings created by God and this sui generis state was achieved by “reason” which other beings did not possess. This perception, however, began to change and transform through the works of scientists led by Lamarck and Darwin alongside with new data collected by works conducted in geology, anthropology, comparative anatomy, and physiology. Consequently, not only the fact that human beings were no different than other species with regards to material and spiritual characteristics but also the fact that species were able to change and originate from another came to be accepted as well. On the other hand, the traditional perception of humankind maintained its dominance until the last quarter of the 19th century in the Ottoman society but beginning with this era modern Ottoman thinkers paved the way to the establishment of a perception parallel to that of the West by works of anthropology, zoology and geology produced through the utilization of western resources. This study aims to introduce works in anthropology published in the Ottoman era spanning from Şemseddin Sami to Ahmed Nebil and then discuss the ways in which thoughts on humankind and the origin of humankind what the humankind was, which age human beings came into being were dealt with in order to comprehend the process of the new perception of the humankind in the Ottoman society
Anthropology in Ottomans The Origin of Humankind Şemseddin Sami Osman Bey Mustafa Satı Bey Ahmed Nebil
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2016 |
Gönderilme Tarihi | 15 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 21 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
2024 yılı özel sayımız ve Aralık ayındaki olağan sayımız için makale kabulü tamamlanmıştır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.