This study evaluates the scenarios both in our individual and collective memory about death, which are the deepest riddle of existence, with a philosophical point of view. Two opposite point of views that perceive death as an “absolute truth” and a “nothingness” dominate the intellectual literature about death. It is clear that thinking death as a truth or nothingness will shape life as well. And we aimed to discuss philosophy’s scenario concerning the connection between person and death rather than the death’s metaphysical extent. Among the questions that we took as a base are the following: What does philosophy tell us about death, and is death something that lets people philosophize about itself? What does it mean that death is an absolute truth? If we call death a moment of absolute truth, what do we have to say on death in an era that the thought of truth and a meaning loss exist? What does it mean for me to think about death as a truth or nothingness, does it change the nature of my relationship with death? In the context of these questions, the effect of the era’s philosophical, scientific and intellectual dynamics on the perception of death is evaluated, and it is discussed how philosophy can create a new discourse about the changing nature of the relationship between a person and death
Bu çalışma, varlığın en derin bilmecesi olan ölüm hakkında hem bireysel hem de kolektif belleğimizdeki senaryoları felsefi bir bakış açısıyla değerlendirmektedir. Ölümü “mutlak hakikat” ve “hiçlik” olarak gören temelde karşıt iki bakış açısı, ölüm konusundaki düşünsel literatüre hakimdir. Ölümü hakikat ya da hiçlik olarak değerlendirmenin yaşamı da şekillendireceği açıktır. Bu çalışma ile ölümün metafizik boyutundan ziyade, insan ve ölüm arasındaki ilişkiye dair felsefenin senaryosunu tartışmak amaçlanmıştır. Temel alınan sorulardan birkaçı şunlardır: Ölüm konusunda felsefe bize ne söyler, ölüm kendi hakkında felsefe yapılmasına izin verir bir şey midir? Ölümün mutlak hakikat olması ne demektir? Hakikat düşüncesinin ve anlam yitiminin yaşandığı bir dönemde ölüm üzerine nasıl bir söylem geliştirilebilir? Ölümün hakikat ya da hiçlik olarak değerlendirilmesi, insanın ölümü kabullenişi üzerinde ne denli belirleyici olabilir? Bu sorular bağlamında, çağın felsefi, bilimsel ve düşünsel dinamiklerinin ölüm algısına etkisi değerlendirilmiş, insan ve ölüm arasındaki ilişkinin değişen doğasına dair felsefenin nasıl yeni bir söylem oluşturabileceği tartışılmıştır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Eylül 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 22 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
2024 yılı özel sayımız ve Aralık ayındaki olağan sayımız için makale kabulü tamamlanmıştır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.