Kökeninde kural, kanun ve de sahiplenme yatan namus ve töre kavramları kadın sağlığını yakından ilgilendirmektedir. Toplum içinde insanların davranış, tutum, hatta algılama sınırları ve referans noktalarını da belirleyen törelerin, toplumsal düzeni sağlayıcı, bireyleri kaynaştırıcı, hayatı kolaylaştırıcı özelliklerinin yanı sıra kısıtlayıcı, baskıcı ve bazen acımasız ve hatta kişileri yasalara aykırı davranmaya zorlayan yönleri de vardır. Töreler toplumdaki tüm insanları etkilemesine rağmen genellikle mağdur olan, sağlığını ve hayatını kaybedenler kadınlardır. BM Nüfus Fonu’nun tahminlerine göre her yıl dünyada 5 binden fazla kadın namus gerekçesi ile öldürülmektedir. Özellikle feodal yapının gücünü koruduğu bölgelerde yaygın olan töre ve namus cinayetleri, toplumda kökleri çok derinlere uzanan cinsiyet ayrımcılığının en trajik sonucudur. Namus cinayetlerini oluşturan kültürel yapı, örf ve adetlere dayanmakta ve aile içindeki erkek egemen yapının sürdürülmesine hizmet etmektedir. Kadın bedeni üzerinden şekillenen, kadınlara daha pasif erkeklere daha aktif bir rol biçilen namus anlayışının Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ve namus cinayetlerinin nedeni olarak gösterilebilir. Temel insan hak ve özgürlüklerinin bile bulunmadığı ortamlarda kadın sağlığından da söz etmek mümkün değildir. Mevzuatımızda yapılan son düzenlemelerle bu konuda önemli gelişmeler olsa da, uygulamada toplumsal zihniyet dönüşümünün tam olarak sağlanması için ulusal, uluslararası ve sivil toplum kuruluşlarının koordineli çalışması gerekir. Bu derlemenin amacı gerçekte bir kadın sağlığı sorunu olan töre ve namus cinayetleri konusunda durumu objektif olarak göz önüne sermek ve bu konu ile ilgili farkındalık kazandırmaktır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | DERLEME YAZILARI |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Eylül 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Cilt: 17 Sayı: 2 |