İstanköy adası, barındırdığı Türk nüfusunun fazlalığı, adalardaki ibadete açık iki camiden birisine ev sahipliği yapıyor olması ve Türkiye’ye yakınlığı ile Ege adaları içerisinde özgün bir yere sahiptir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Rodos’un fethinden hemen sonra 5 Ocak 1523 tarihinde Osmanlı egemenliği altına giren İstanköy, 1912 yılına kadar yaklaşık dört yüz yıl Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. 1912 yılında İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ve 1947 yılında Yunanistan’a bırakılmıştır. Adanın Yunan egemenliğine girmesinden sonra Türkler üzerindeki baskı artmıştır. İş kurma ve taşınmaz mal satın alma izni verilmemesi, ibadet ve anadilde eğitim haklarının sınırlandırılması, eğitim ve kamu hizmetine girme alanındaki fırsat eşitsizlikleri, 1952 toprak reformu, kamu imkânlarından yararlanamama gibi sebeplerle 1950’den sonra Türklerin adadan Türkiye’ye yönelik göç hareketi giderek hızlanmıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında ise en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Bir sözlü tarih araştırması olarak tasarlanan bu çalışmada İstanköy Türklerinin İkinci Dünya Savaşı Sonrasında günlük yaşam ve iletişim pratikleri, 1967 yılında Türkiye’ye göç etmiş iki İstanköylü öğretmen ile yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilen bulgular çerçevesinde ortaya konulmuştur. Yapılan analizler sonucunda İkinci Dünya Savaşı sonrasında İstanköy adasının gelişmemiş bir yer olduğu, Türklerin genellikle Germe köyünde ve şehir merkezinde yerleşik olduğu Türklerin geçimlerini genellikle tütün ve bahçe tarımı ile sağladığı, Türkler arasında bir kır bekçisi dışında memur olan kimsenin bulunmadığı; adada eletrik, su ve telefon gibi temel hizmetlerin sadece şehir merkezi ile sınırlı olduğu, Germe köyünde aydınlatmanın sokak lambaları ile su ihtiyacının ise Osmanlı döneminden kalma çeşmelerden karşılandığı, şehir merkezi köyler arasındaki ulaşımın genellikle at ve eşek gibi binek hayvanları ile sağlandığı belirlenmiştir. Bunun yanında adada iletişim ve ulaşım ağının zayıf olduğu, iletişimin genel olarak yüz yüze iletişim yoluyla sağlandığı, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmadığı, Türklerin herhangi kitle iletişim aracına sahip olmadığı, haber alma ihtiyacının genellikle Türkiye’den gelen akrabalardan ya da Türk radyolarından karşılandığı saptanmıştır. Türkler ile Rumlar arasında ilişkilerde büyük sorunların bulunmadığı, karşılıklı olarak birbirlerinin bayramlarını kutladıkları, komşu olarak birbirine gidip geldikleri; ancak Türkiye ile Yunanistan arasında bir kriz çıkması halinde bu ilişkilerin birden bozulduğu tespit edilmiştir. Böylesi dönemlerde birbirine karşılıklı olarak iğneleyici sözler sarf edebildikleri ya da Rum çocukların Türkleri aşağılayan tekerlemeler söyleyerek sokaklarda dolaşarak Türk toplumunda tedirginliğe sebep olabildikleri anlaşılmıştır.
sözlü tarih İstanköy Adası İstanköy Türkleri gündelik yaşam foklor
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kültürel çalışmalar (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 26 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Haziran 2024 |
Kabul Tarihi | 30 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 3 |