Osmanlı Devleti’nde tüm müderris adayları bir sistem dahilinde mesleğe giriş
yapıyor ve medrese kariyerlerine belirli hiyerarşi ile devam ediyordu. Bununla birlikte
ulemâ ailesinden gelen isimlerin kendilerine tanınan imtiyazlarla meslektaşlarına göre
daha kısa sürede kariyer basamaklarında ilerleyebildiği görülüyordu. XV. yüzyılın
ortalarından itibaren bazı ulemâ ailelerine verilen sözkonusu ayrıcalıklar zamanla diğer
ulemâ ailelerine de sunulmuş; fakat bu uygulama, suistimallerle farklı noktalara taşınmış
ve ilmiyedeki bozulmaların önemli sebeplerinden biri olmuştur. Bu durum, uygulamanın
devam ettiği dönemde çeşitli eserlerde eleştirildiği gibi Osmanlı dönemi sonrasında da
muhtelif açılardan değerlendirilmiştir. Ancak konuyla ilgili ilk çalışmalarda ağırlıklı olarak
Osmanlı erken dönemindeki örneklere odaklanılarak neticede ulemâ ailesine mensup
isimlerin ilmiye sınıfında aristokratik yapı oluşturduğu ve ilmiyede bir tekel bulunduğu
kanaati ağırlık kazanmıştır. Özellikle XIX. yüzyılın farklı zaman dilimlerindeki ulemâları
merkeze alan güncel çalışmalarda ise ilmiye sınıfının muhtelif aile tabanlarından gelen isimlere açık bir kariyer imkanı sunduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada konuyla ilgili
yapılan araştırmalardan farklı olarak imtiyaz meselesine bir medresenin müderrisleri
üzerinden yaklaşılmıştır. Çalışmanın amacı Ayasofya Medresesi’ne XIX. yüzyılda
tayin edilen ulemâ ailesine mensup müderrislerin medrese kariyerlerinin takip edilerek
kendileriyle aynı yüzyılda bu medreseye gelen diğer müderrislere göre medrese
derecelerinde yükselmedeki imtiyaz durumlarının ortaya koyulmasıdır. Çalışmada temel
veri kaynağı olarak Tarik Defterleri kullanılmıştır.
In the Ottoman Empire, all muderris candidates entered the profession within a
system and continued their madrasa careers with a certain hierarchy. However, it was
observed that the names coming from the ulema family could advance up the career
ladder in a shorter time than their colleagues with the privileges granted to them. These
privileges, which had been granted to some ulemā families since the mid-15th century,
were eventually extended to other ulemā families; however, this practice was carried
to different points through abuses and became one of the important reasons for the
deterioration of the scholarship. This situation was criticized in various works during
the period when the practice continued, and it was also evaluated from various angles
after the Ottoman period. However, the first studies on the subject mainly focused on the
examples in the early Ottoman period, and as a result, the belief that the names belonging
to the ulemā family formed an aristocratic structure in the ilmiye class and that there
was a monopoly in the ilmiye gained weight. Recent studies focusing on ulemās from
different time periods of the nineteenth century, on the other hand, have found that the
ilmiye class offers an open career opportunity to names from various family backgrounds.
In this study, unlike other studies on the subject, the issue of privilege is approached
through the muderris of a madrasah. The aim of the study is to follow the madrasa careers
of the muderris belonging to the ulemā family who were appointed to the Hagia Sophia
Madrasa in the nineteenth century and to reveal the privileges of the other muderris who
were appointed to this madrasa in the same century. The main source of data for this study
is the Tarik Books.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tarihsel Çalışmalar (Diğer) |
Bölüm | Araştırmalar ve İncelemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Haziran 2023 |
Kabul Tarihi | 29 Mayıs 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |