Öz
Yaşamını idame ve daha müreffeh bir yaşam standardına ulaşabilmek için ihtiyaç duyulan araçlardan yoksun olmak, önemli bir sosyal politika problemi olan yoksulluğu ortaya çıkarmaktadır. Literatürde farklı tanım ve değerlendirmeleri olan yoksulluk olgusunun önemi günümüzde daha da artmış durumdadır. Sanayileşme, otomasyona geçiş, liberal düşüncenin yaygınlaşması ve küreselleşme gibi bir takım önemli değişim ve gelişmeler, insanların ihtiyaçlarını, tüketim tercihlerini ve âdetlerini önemli ölçüde değişikliğe uğratmış, ayrıca mevcut yoksulluk sorununun da hem artmasına hem de daha da derinleşmesine sebep olmuştur. Ülkeler, bölgeler, toplumlar arasında özellikle iletişim ve etkileşimin artışı ile yoksulluk sorunu küresel bir boyuta ulaşmıştır. Bu minvalde son yıllarda literatürde sıklıkla "küresel yoksulluk" kavramının kullanıldığını görmekteyiz. Yoksulluk sorununa ilişkin politika ve tedbirler, geçmişte özellikle de refah devleti uygulamaları kapsamında önemli derecede devlet eline bırakılmış bir uğraş alanı olmuştur. Ancak bu girişimlerin yetersiz kalması ve yoksulluğun toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir yapıda olması, devlet yanında başka aktörlerin de varlığını gerekli kılmıştır. Bu noktada sivil toplum kuruluşları, derinleşen ve dönüşen yoksulluğa karşı sosyal sorumluluk bilincine sahip, birlikte hareket eden, devlet dışı bir oluşum olarak önemli bir sosyo-politik aktör olarak ön plana çıkmıştır. Çalışmamızda öncelikle önemli bir sosyal politika meselesi olan yoksulluk olgusunun yaşamış olduğu dönüşümün ortaya konulması; akabinde de söz konusu problemin çözümü noktasında sivil toplum kuruluşlarının rolünün ortaya konulması amaçlanmaktadır.