Öz
Türkistan bölgesi ile sınırdaş olan Afganistan, Çarlık Rusyası idaresinin ve Sovyetler Birliği’nin dış politikasında öncelikli bir konumda olmuştur. Afganistan, 19. Yüzyıl’da Çarlık Rusyası ve İngiltere arasında yaşanan nüfuz mücadelesine sahne olmuştur. Büyük Oyun adı verilen bu rekabetin telafisi mümkün olmayacak zararlar vermemesi taraflar Afganistan’ın tampon bölge olması konusunda uzlaşmıştır. Ancak bu rekabet sırasında yaşananlar Çarlık Rusyası’nın, coğrafi engeller olmaması sebebiyle güneydeki Türkistan ve Kazak Bozkırı’ndan gelecek saldırılara karşı olan hassasiyetini arttırmıştır. Çarlık Rusyası bu endişesini halefi olan SSCB’ye miras olarak bırakmıştır. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Türkistan’da, Bolşevik idaresi yerel halk nezdinde kabul görmemiştir. Bölgenin bağımsızlığı önünde bir engel olarak görülen Bolşevik idaresine karşı bir isyan hareketi çıkmıştır. Basmacı İsyanı adı verilen bu hareket yüzünden Türkistan’ı kaybetmek istemeyen Sovyetler, Basmacı İsyanı’nı hızlı bir şekilde sonlandırmaya çalışmıştır. Bu isyan sırasında Afganistan’da üslenen Basmacılar da, Türkistan’daki Sovyet hedeflerine saldırmış ve bu saldırılardan sonra Afganistan topraklarına geri dönmüştür. İsyanı bastırmak isteyen Sovyetler için Basmacıların bu hareket serbestliğini sona erdirmek öncelikli amaç olmuştur. Bu yüzden de iki ülke arasındaki sınırın kontrolü önem kazanmıştır. Ancak yaz kuraklığı sebebiyle iki ülke sınırını çizen Ceyhun ve Penc Irmağı’nın sularının kuruması ve Ceyhun’un suları üzerindeki Orta Tugay Adası ile Afganistan kıyısının birleşmesi bu kontrolü zorlaştırmıştır. Ada ile ilgili bu durum yüzünden iki ülke arasında adanın hükümranlığı ve uluslararası sınır çizgisi konusunda ciddi bir kriz ortaya çıkmıştır. Krizin çözümü için Sovyetler adanın Afganistan toprağı olduğunun kabulüne karşılık, Afgan Devleti’nin Basmacılara gösterdiği müsamahayı sonlandırması istenmiştir.