Öz
Avrupa’daki pek çok devlet İspanya iç savaşına taraf olmuşken, Türkiye iç savaşa “karışmama” politikasını benimsemiştir. Türkiye bu kapsamda, iç savaştaki taraflara silah satışını ve Türk vatandaşlarının iç savaşa katılmasını yasaklamıştır. Türkiye iç savaştan, iç ve dış politika alanlarında olumsuz şekilde etkilenmesine karşın, benimsemiş olduğu “Yurtta Barış, Dünyada Barış” prensibinin gereği olarak, iç savaşın “barış” yoluyla çözümlenmesi yönünde çaba göstermiştir. İç savaş Cumhuriyetçilerin aleyhine gelişmesine rağmen, Türkiye iç savaş boyunca resmi olarak, seçilmiş olan Cumhuriyetçi hükümeti tanımıştır. Türkiye ancak iç savaş sona erdikten ve dünya tarafından tanındıktan sonra, Milliyetçi hükümeti tanımış ve karşılıklı olarak diplomatik temsilci değiştirmiştir. Türkiye, barış prensibinin bir gereği olarak, İspanya iç savaşının “insani yönüyle” yakından ilgilenmiştir. İç savaşın en büyük insani sorunu olan mülteciler konusunda, Madrid’de Türkiye’ye sığınan Milliyetçi İspanyol mülteciler sorununu, “siyasi geleneğine uygun olarak” çözmeye karar vermiş ve 1937 yılında mültecilerin İspanya’dan Türkiye’ye getirilmesi için girişimde bulunmuştur. 1938 yılında Madrid’de Türkiye’ye sığınan Milliyetçi İspanyol mültecilere Cumhuriyetçi hükümetin bu kez müdahalede bulunması üzerine tepkiler göstermiştir. Türkiye resmi olarak seçilmiş olan Cumhuriyetçi hükümeti tanımakla birlikte, iç savaş boyunca, ihtiyacı olduğunda hem Milliyetçilere, hem de Cumhuriyetçilere “insani yardımda” bulunmuştur. Türk basını her iki tarafı destekleyen yayınlar yapsa da, esas itibarıyla, Türkiye’nin barış prensibine paralel olarak, İspanya’nın iç işlerine müdahale edilmemesini, çözümün İspanyollara bırakılmasını ve sorunun barış yoluyla çözümlenmesini savunmuştur.