Through XVI and XX centuries Ottoman State called Algeria, Tunisia and Tripolis as Western Colonies (Garp Ocakları). The Ottomans, for the first time, entered Algeria in 1516 owing to Captain Oruc; then in 1551 they took Tripolis and Tunisia in 1574. After those conquests, Algeria remained as Ottoman land between 1516 and 1830, Tripolis between 1574 and 1881 and Tunisia between 1574 and 1881. The most significant military force of the Western Colonies was the fleets. Those colonies, having a significant nautical power within the Mediterranean basin, made a great contribution to the naval forces of Ottoman state after they were captured. The Ottoman State governed here establishing a semi- independent policy. The appointed governors could rule independently when necessary. However, the reign of the Sultan of Ottoman State was always in power in those colonies like all other parts of the land. Friday sermons (khutbah) were given in the name of the Sultan and the coins were in the name of the Sultan also. The most considerable sources of income of those colonies were merchant shipping and piracy. The piracy activities especially in the Mediterranean basin were the main source. However, in time, that situation became a problem between Ottoman State and other states that deal with maritime commerce in Mediterranean. Within this frame, Western Colonies that did not obey the international pacts from time to time left Ottoman State in a difficult situation.
Garp Ocakları, Osmanlı Devleti’nin XVI. ve XX. Yüzyıl boyunca Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eyaletleri için kullandığı bir terimdir. Osmanlılar ilk defa Türk denizcisi Oruç Reis sayesinde 1516 yılında Cezayir’e girerken daha sonra 1551 yılında Trablusgarp’ı 1574 yılında ise Tunus’u topraklarının bir parçası haline getirdi. Bu fetihlerden sonra Cezayir 1516-1830, Trablusgarp 1551-1912 ve Tunus ise 1574-1881 yılları arasında Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Garp Ocakları’nın en önemli askeri gücü donanmalarıydı. Denizcilikte Akdeniz havzasında söz sahibi olan bu Ocakların Osmanlı Devleti’nin kontrolüne geçmesi devletin uzun yıllar yeterli düzeye gelemeyen deniz gücüne de güç katmış oluyordu. Osmanlılar bu bölgede genel olarak yarı bağımsız bir yapı kurarak bu Garp Ocakları’nı yönetmişti. Buraya atadığı vali veya beylerbeyi sultana bağlı olmakla birlikte bağımsız da hareket edebiliyordu. Ancak Osmanlı sultanının hükmü diğer eyaletlerde olduğu gibi Garp Ocaklarında da her zaman geçerli idi. Hutbe sultanın adına okunur para da onun namı ile basılırdı. Garp Ocakları’nın en önemli geçim kaynağı ise korsanlık ve deniz ticaretiydi. Özellikle Akdeniz havzasında yapmış oldukları korsanlık faaliyetleri en önemli gelir kaynaklarını oluşturmaktaydı. Lakin bu durum zamanla Osmanlı Devleti ile Akdeniz’de deniz ticareti yapan diğer devletler arasında sorun olmaya başlamıştır. Bu çerçevede Akdeniz ticaretinin güvenliği için yapılan uluslararası antlaşmalara Garp Ocakları’nın kimi zaman riayet etmemesi ise Osmanlı Devleti’ni zamanla zor durumda bırakmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 17 Aralık 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 |
Gazi Akademik Bakış Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.