Osmanlı Devleti topraklarında dolaşan Batılı gezginler, Ankara Keçisi ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdiler. Keçiyi köken olarak araştırıp kendilerine ait olabileceği ihtimali üzerinde durdular; ancak Türkistan Coğrafyası’ndan Türkler tarafından getirildiğini kabul ettiler. Keçileri görünüş, yaşadıkları ortam ve tiftik boyutu ile ele aldılar. Kırkım, tarama, eğirme, iplik, dokuma ve kumaş türlerinden bahsettiler. Tiftikten mamul iplik ile dokunan kumaşlar, Avrupa’da ve Dünya’da ilgi gördü. Bu arada keçi ve ham tiftiğin yurt dışına çıkarılması yasaktı. Mevcut ortamda Batılıların, keçilere ilgisi her geçen gün artarken 16. yüzyıldan itibaren girişimler başladı. Keçilere sahip olup, tiftik üretimini kontrol etmek istediler. 19. yüzyılda ham tiftik ve keçi ihracının önü açıldı. İspanya, Fransa, Amerika ve Avustralya’ya götürülen keçilerden istenilen verim alınamadı. İngiliz sömürgesi Güney Afrika’daki üretim denemeleri başarıya ulaştı. Böylece uluslararası pazarda Güney Afrika tiftiği 19. yüzyılın son çeyreğinde Türk tiftiğinin rakibi oldu. Buna rağmen dünyanın hiçbir yerinde Ankara tiftiğinin kalitesi yakalanamadı. Devlet, tiftik piyasasında yaşanan dalgalanmalar üzerine keçi ihracını yasakladı; ancak bu kesin çözüm olmadı. Keçi, tiftik, iplik ve kumaşlar, Ankara halkı için önemli bir gelir kaynağı iken bu 19. yüzyılda yavaş yavaş kaybedildi. Sanayi Devrimi sonrasında gelişen makinalı üretim karşısında yerli tiftik işletmeleri rekabet edemedi. Kapitülasyonların tek taraflı uygulanması, 1838 Balta Limanı Ticaret Anlaşması ile tiftik ihracının önünün açılması, Türk üretici ve yerli işletmeleri sarstı. Keçi besleyen Türk üretici azalırken üreticiler ve işletmeler kazancını, devlet ise vergi gelirini kaybetti.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Gazi Akademik Bakış Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.