Öz
“Hudûdnâme”ler, Osmanlı ülkesinin sınırları dâhilinde vakıf ve mülk statüsündeki toprakların; mezrâ, mahalle, köy, nâhiye, kaza, sancak ve eyâlet gibi idarî birimlerin ve Osmanlı Devleti ile diğer devletlerin sınırlarını belirlemek için yazılan resmî kayıtlardır. Bu kayıtlara “sınırnâme” de denilmiştir. Hudûdnâmeler veya hudûdnâme statüsündeki vakfiye, mülk senedi, ilgili mühimme, ahîdnâme ve tahrir defterleri mekân belirlemelerde çok tafsilâtlı yön tariflerini ihtiva etmektedir. Bu çalışmada Osmanlı Arşivi, Vakıf Kayıtlar Arşivi ile Tapu Arşivi’nde bulunan bazı hudûdnâme veya hudûdnâme statüsündeki belgeler kullanılmıştır. Söz konusu belgelerle Osmanlı tarihî coğrafyasını yeniden yazmak mümkündür. Öyle ki, Osmanlı arazi kanunnamesinin çıkarılmasından sonra uygulanan yeni mülkiyet anlayışı sonucunda oluşan yeni mülk senetleri üzerinden mülkler ile mülk sahiplerini eşsiz büyüklükteki bir haritada buluşturmak mümkündür. Tapu senetlerinin sınır tarifleri, daha önceden var olagelen vakfiye, mülk senedi, mühimme, ahîdnâme, tahrir defterleri ve hudûdnâmelerin bıraktıkları, boşlukları doldurabilecek zenginlikte olduğu düşünülmektedir. Bu incelemede hudûdnâmelerin bir evin hududundan başlayarak tarla, mezraa, köy, nahiye, kaza, sancak, vilâyet ve nihayet ülke hududuna kadar birçok yerin sınır tespitinde ne kadar çok rol oynadığı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ayrıca, bu belge koleksiyonlarının Osmanlı Tarih yazıcılığının en temel kaynaklarından olduğu da gösterilmiş olacaktır.