Osmanlı Devleti, “Osmanlı klasik çağında” üç temel kurumun üzerine oturtulmuştur. Bunlar; dirlik, devşirme ve vakıf müesseseleridir. Bu üç kurumun üzerinde de “Hanedân-ı Âl-i Osman”ın bir numaralı üyesi padişah oturmuştur. Bu sistem içinde padişah, Osmanlı Devleti’nin en temel idari birimi olan her sancakta teorik olarak “en büyük has” sahibi, devşirme sisteminin merkezinde “kapı kullarının [yâni yeniçeriler, süvariler ve enderunluların] efendisi”, nihayet ülkenin imâr ve iskânının dayandığı vakıf -imâret sitesinde de “en büyük vakıf kurucusu”dur. Osmanlı sisteminde “devlet aygıtı” bu üç kurum üzerinde dönüyordu. Dolayısıyla vakıflar, Ömer Lütfi Barkan’ın 1527-1528 yıllarına ait tahrirler üzerinde yaptığı hesaplamaya göre Anadolu, Suriye ve Irak eyaletlerinin toplam gelirlerinin % 14,103’ne, Rumeli eyaletlerinin ise % 5,492’sine sahipti. Bu gelirlerin oranı İstanbul, Edirne ve Bursa gibi pâyitahtlarda % 36’ya kadar çıkmaktaydı. Vakıflar, Osmanlı ekonomik düzenini Avrupa merkezli merkantilist üretimden ayıran ana etmenlerdendi. O halde Osmanlı ekonomik düzeninde vakıfların yeri neydi? Bu temel soru bu çalışmanın ana konusunu oluşturacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Osmanlı Sosyoekonomik Tarihi, Osmanlı Kurumları ve Medeniyeti (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 15 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 18 Sayı: 35 |
Gazi Akademik Bakış Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.