II. Dünya Savaşı’nın ardından gelişmiş ülkelerde otomotiv sektörü hızla yaygınlık kazanmıştır. Buna bağlı olarak, büyük kentlerde daha önce raylı sistemlerle (tramvay, metro, banliyö, vb) yapılan kent içi yolculukların büyük bir bölümü özel otomobillerle yapılmaya başlanmıştır. Böylece ilk olarak 1950’li yılların başından itibaren kent içi trafiğinde sorunlar ortaya çıkmış ve bu sorunlara çözüm üretilme çalışmaları başlatılmıştır. Aynı dönemde lastik tekerlekli toplu taşım araçlarının (otobüs, minibüs, dolmuş ve servis araçları) sayısında büyük oranda artış meydana gelmiştir. Bu hızlı artış kentin merkezi iş alanında ve çevresinde önemli sorunların
yaşanmasına yol açmıştır. Kent merkezinde trafik yoğunluğunun hızla artması özel bir takım önlemlerin alınmasını kaçınılmaz kılmış; ancak geçici önlem ve
müdahalelerin sorunun çözümünde yetersiz kaldığı görülmüştür. Bu dönemde gelişmiş ülkelerde toplu taşıma (özellikle raylı sistemlere) öncelik tanıyan ulaşım
planlama çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalarda da özel oto kullanımının sınırlandırılarak; eşitlikçi, çevreci, güvenli ve konforlu özellikleriyle ön plana çıkan raylı sistemlere vurgu yapılmıştır. Ankara’da ilki EGO Genel Müdürlüğü ve
SOFRETU ortaklığı ile yapılan kent içi ulaşım etüdü 1972 yılında yapılmış ve bu çalışmada da raylı sistem çözümü öngörülmüştür. Bu çalışmayı takip eden bütün planlama çalışmalarında raylı sistem alternatifleri teklif edilmiştir. Bu çalışmada Ankara’da yapılmış olan ulaşım planlamalarına yer verilmiş ve planlar içerisinde raylı sistemlerin önemine vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte yapılan planlama çalışmalarında yer alan raylı sistem alternatiflerinin gerçekleşmeme nedenleri belirtilmiş ve halihazırda Ankara’da işletilen raylı sistemlerin planlara uygunluğu tartışılmıştır. Ayrıca inşaatına yeni başlanılmış olan Metro-3’ün de kent içi ulaşım planındaki yeri açıklanmaya çalışılmıştır.
After the World War II automobile sector expanded rapidly in the developed
countries. As a result, the majority of the trips made by rail systems (tramway,
metro, commuter rail) were replaced by private auto trips in big cities. Starting from
1950’s, problems have been started to be felt and remedies had been sought. In the
meantime, the number of rubber tire transit vehicles increased tremendously. Such
increases also contributed to the problems in the Central Business Districts (CBDs)
and surrounding areas. The rapid growth in traffic density in the CBDs required
specific precautions, however, palliative actions taken stood inadequate in the
solution of the problem. In this period, transportation planning studies had been
undertaken which gave priority to the rail transit systems in the developed countries.
The first urban transportation study for the city of Ankara in 1972, undertaken by
EGO and SOFRETU consortium also suggested rail systems as a solution. All
studies following the 1972 study also proposed rail transit alternatives. In this study,
transportation plans for the city of Ankara were considered and the prominence of
rail systems in these plans were emphasized. Moreover, the reasons for not
implementing the previously suggested rail alternatives were highlighted, and
compatibility of currently operated rail systems with the plans were discussed.
Finally, Metro-3 which is currently under construction, was reviewed considering
the past urban transportation plans.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2013 |
Gönderilme Tarihi | 17 Nisan 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2003 Cilt: 18 Sayı: 1 |