Meriç, Attilâ İlhan ve Kemal Tahir’in, alışılmışın dışında farklı söylemleri dolayısıyla tartışılmaya başlanan “yerli ve millî kültür meseleleri” ile “kaynaklarımız” ve “divan edebiyatının önemi” gibi konular, bizi onun sohbetlerine daha bir şevkle çekiyordu. Ders saatleri dışında odasının kapısı sabahtan akşama kadar sürekli açık durur, selâm veren içeriye girip oturur ve bir anda kendisini onun şiirler, hikâyeler, anekdotlar ve hâtıralarla renklenen sohbetlerinin ortasında buluverirdi. Onun odasına fakülte içinden olduğu kadar fakülte dışından da, onu tanıyan değişik çevrelerden birçok insan gelir giderdi. Bunlardan hatırlayabildiklerim arasında başta çok sevdiği ve biraz uzunca boyu dolayısıyla “Tavîl Ali” dediği azîz arkadaşı Mehmet Ali Tanyeri olmak üzere, Hâşim Nezihi Okay’ı, Mesut Koman’ı, Mehmet Genç’i, kitapçı Sâman Helvacıoğlu’nu, Turgut Kut’u, Behçet Necatigil’i, Avukat Kemalettin Nomer’i, Victoria R. Holbrook’u hep onun odasında görüp tanıdım. “Bu renkli şahsiyetleri onun odasına çeken acaba neydi?” diye zaman zaman kendime sorunca, herhalde onun açık sözlü, eskilerin tabiriyle “gıll ü gışsız”, hesabı kitabı olmayan ve doğrudan doğruya insana değer veren müstesna şahsiyetiydi demek istiyorum. O, bizim sadece
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 1 Sayı: 8 |
Açık Erişim Politikası