Edebiyatçı, eleştirmen bir yazar olan Aleksandr Petroviç Milyukov 1857’de Avrupa’dan başlayarak Yunanistan üzerinden deniz yoluyla geldiği İstanbul’da yaklaşık iki hafta kalmıştır.
Saraylar, camiler, tekkeler, mezarlıklar, çarşılar, sokaklar, mesireler, hamamlar, kahvehaneler gibi kenti ve Osmanlı toplumunu yakından tanıyabileceği mekanlarda gözlemler yapmıştır. Gözlem ve değerlendirmeleri önyargılı, taraflı, zaman zaman aşağılayıcıdır. İstanbul’u doğal güzellikleri bakımından dünyanın hiçbir yeriyle kıyaslanmayacak güzelliklere, yine barındırdığı tezatlar bakımından da hiçbir yerle kıyaslanamayacak özelliklere sahip bir şehir olarak görür. Labirenti andıran sokaklar bakımsız, dolambaçlı, her yer çöp yığınları içerisindedir ve mahalleler sürüler halinde yaşayan sokak köpekleri tarafından parsellenmiştir. Evler derme çatma ve bakımsızdır. Dilenciler vefakirler sokakların vazgeçilmez unsurlarıdır. Milyukov’un anlatımında geri kalmışlık vurgusu hakimdir. Ona göre Osmanlı İmparatorluğu gibi, başkenti İstanbul da halkı da çürümüştür. Türkler Batı’daki gelişmelere gözünü kapamış, geri kalmış, cehalet içerisinde ve çağdaş medeniyetten uzaktır. Anlatımları özetle hasta bir imparatorluk, hasta bir başkent ve çağdışı kalmış bir toplum imajı ortaya koyar
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 29 |
Açık Erişim Politikası