Abstract
The concept of civilization has evolved over time taking on different meanings according to the spirit of the era and the place. In the 19th century this concept, shaped around family life, thought patterns and lifestyle in the West gained new significance in the Turkish context with the Tanzimat period. A lifestyle based on Western forms was considered a sign of being civilized and every step taken in this direction was seen as an indication of modernization. The reform movements that began with the Tanzimat Edict continued through the republican-era single-party revolutions aiming to civilize the society. Turkish intellectuals by considering the Western way of life as the sole measure of civilization saw it as the key to salvation which formed the primary dynamic of the modernization process.
However, some intellectuals who opposed the reduction of civilization to a singular notion argued that civilization is not exclusive to Europe. These thinkers opposed the one-dimensional understanding of civilization and embraced the existence of multiple civilizations particularly highlighting Islamic civilization as a reference point. They also argued that attempting to model a nation’s way of life and thought after European norms in the name of being civilized would mean the denial of its roots. Sezai Karakoç, who did not perceive civilization as a singular structure emphasized the existence of multiple civilizations and referred to Islamic civilization as the “truth civilization.” This article will comparatively examine the intellectuals who perceive civilization in a singular and Western-centric way and Sezai Karakoç’s poetics, which aim to transcend the notion of civilization as solely Western.
Medeniyet kavramı, zamanın ve mekânın ruhuna bürünerek her dönemde farklı anlamlara evrilmiştir. 19. yüzyılda Batı’da aile hayatı, düşünce biçimi ve yaşam tarzı ekseninde şekillenen bu kavram Tanzimat ile birlikte Türk toplumuna yeni bir kimlik kazandırmıştır. Batılı formlarda biçimlenen hayat algısı medeni olmanın bir göstergesi sayılmış, bu doğrultuda atılan her adım modernleşmenin nişanesi kabul edilmiştir. Tanzimat Fermanı’yla başlayan reform hareketleri, Cumhuriyet’in Tek Parti döneminde devrimlerle sürdürülerek toplumun medenileştirilmesi amaçlanmıştır. Türk aydını, Batılı yaşam tarzını medeniyetin yegâne ölçütü sayarak onu kurtuluşun anahtarı olarak görmüş, bu anlayış modernleşme sürecinin temel dinamiğini oluşturmuştur. Medeniyeti tekil bir olgu olmaktan çıkaran, tarihte var olmuş ve günümüzde de varlığını sürdüren farklı medeniyetlerin bulunduğunu savunan aydınlar, medeni olmayı yalnızca Avrupa’ya özgü bir kavram olarak görmemişlerdir. Bu aydınlar, medeniyeti tek boyutlu ele alan anlayışa karşı çıkarak farklı medeniyetlerin varlığını kabul etmiş ve özellikle İslâm medeniyetini bir referans noktası olarak öne sürmüşlerdir. Ayrıca, medeni olma uğruna bir milletin yaşam ve düşünce tarzını Avrupalı toplumlara benzetmenin kökleri inkâr anlamına geleceğini savunmuşlardır. Medeniyeti tekil bir yapı olarak görmeyen Sezai Karakoç, farklı medeniyetlerin varlığını vurgulamış ve İslâm medeniyetini “hakikat medeniyeti” olarak nitelendirmiştir. Bu makalede, medeniyeti Batı merkezli ve tek boyutlu olarak ele alan aydınlarla, onu yalnızca Batı’ya özgü olmaktan çıkaran Sezai Karakoç’un poetikası karşılaştırmalı bir biçimde ele alınacaktır.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 30 Haziran 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 28 Şubat 2025 |
| Kabul Tarihi | 9 Haziran 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 36 |
Açık Erişim Politikası