In the 21st century, the accelerating digitalization process has necessitated a theoretical and practical redefinition of the concept of public security. The new public security architecture, which goes beyond the traditional law enforcement approach, emphasizes data-driven, high technological capacity and predictive intervention mechanisms, especially in the context of smart cities. The main purpose of this study is to comprehensively evaluate the contributions of advanced security technologies used in smart cities to public security through components such as artificial intelligence, big data analytics, Internet of Things (IoT), facial recognition systems and predictive law enforcement practices, and the ethical and legal boundaries that should be observed in these processes from a public administration perspective. The qualitative research method was adopted in the study; literature review, conceptual analysis and comparative case study techniques were utilized. In this context, digital security systems/policies implemented in the United States, China, Singapore and European countries were analyzed as global examples. The findings reveal that these technologies can make significant contributions to public security in terms of operational efficiency, rapid response capacity and strengthening decision support mechanisms. However, it is also emphasized that these technologies should be designed in line with governance principles such as transparency, accountability and protection of individual rights. In this context, the study reveals that technology-supported security architecture should be developed in a structure that is integrated with democratic values, has high social legitimacy and ethical sensitivity.
Public safety Law enforcement practices Public administration Security technologies Ethics
21. yüzyılda hız kazanan dijitalleşme süreci, kamu güvenliği kavramının teorik ve pratik düzeyde yeniden tanımlanmasını gerekli kılmıştır. Geleneksel kolluk yaklaşımının ötesine geçen yeni kamu güvenliği mimarisi, özellikle akıllı şehirler bağlamında veri temelli, teknolojik kapasitesi yüksek ve öngörüye dayalı müdahale mekanizmalarını ön plana çıkarmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, akıllı şehirlerde kullanılan ileri güvenlik teknolojilerinin; yapay zekâ, büyük veri analitiği, nesnelerin interneti (IoT), yüz tanıma sistemleri ve öngörücü kolluk uygulamaları gibi bileşenler aracılığıyla, kamu güvenliğine katkılarını ve bu süreçlerde gözetilmesi gereken etik ve hukuki sınırları, kamu yönetimi perspektifiyle kapsamlı bir biçimde değerlendirmektir. Çalışmada nitel araştırma yöntemi benimsenmiş olup; literatür taraması, kavramsal analiz ve karşılaştırmalı vaka incelemesi tekniklerinden yararlanılmıştır. Bu kapsamda küresel örnekler olarak; Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Singapur ve Avrupa ülkelerinde uygulanan dijital güvenlik sistemleri/politikaları analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, söz konusu teknolojilerin kamu güvenliğine; operasyonel verimlilik, hızlı müdahale kapasitesi ve karar destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gibi açılardan önemli katkılar sunabileceğini ortaya koymaktadır. Ancak aynı zamanda bu teknolojilerin; şeffaflık, hesap verebilirlik ve bireysel hakların korunması gibi yönetişim ilkeleriyle uyum içinde tasarlanması gerektiği önemle vurgulanmaktadır. Bu bağlamda çalışma, teknoloji destekli güvenlik mimarisinin demokratik değerlerle bütünleşik, toplumsal meşruiyeti yüksek ve etik duyarlılığa sahip bir yapıda geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kamu güvenliği Kolluk uygulamaları Kamu yönetimi Güvenlik teknolojileri Etik
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Kamu Yönetimi |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 30 Nisan 2025 |
| Kabul Tarihi | 9 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 27 Ekim 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: Kolluk Uygulamaları ve Güvenlik Teknolojileri Özel Sayısı |