Bu çalışma, Türkiye-Rusya ilişkilerinin 2000-2025 dönemindeki dönüşümünü, Batı’nın iki ülke açısından “ortak öteki” olarak inşa edilmesi çerçevesinde analiz etmektedir. Geleneksel olarak jeopolitik rekabet, enerji bağımlılığı ve bölgesel çatışmalar üzerinden açıklanan Türkiye-Rusya ilişkileri, 2010’ların ortasından itibaren kimliksel ve söylemsel faktörlerle yeni bir boyut kazanmıştır. Çalışma, bu dönüşümü anlamak için inşacılık, ontolojik güvenlik ve güvenlikleştirme kuramlarını bütünleştirici bir teorik çerçeve olarak kullanmaktadır. İnşacılık, öteki’nin kimlik inşasındaki rolünü; ontolojik güvenlik, bu ötekinin sürekliliğinin neden vazgeçilmez olduğunu; güvenlikleştirme ise söylemler aracılığıyla Batı’nın nasıl varoluşsal tehdit olarak sunulduğunu açıklamaktadır. Üç dönem üzerinden yapılan karşılaştırmalı analiz, 2000-2010 yıllarında pragmatik yakınlaşma ve enerji merkezli işbirliğinin öne çıktığı bir dönemde Batı’ya dair güvensizliğin temellerinin atıldığını; 2011-2016 döneminde Arap Baharı, Ukrayna krizi ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi gelişmelerle Batı’ya yönelik ötekileştirici söylemlerin güçlendiğini; 2016 sonrasında ise bu söylemlerin kurumsallaşarak seçici ve esnek bir işbirliğine dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Çalışmanın bulguları, ABD’nin her iki ülke açısından süreç içerisinde ortak bir öteki olarak algılandığını göstermektedir. Böylece ortak öteki algısı, ikili ilişkilerin kırılgan pragmatizmden yapısal bir yakınlaşmaya evrilmesinde belirleyici bir faktör haline gelmiştir.
Türkiye Rusya Batı Öteki İnşacılık Ontolojik Güvenlik Güvenlikleştirme
This study analyzes the transformation of Türkiye-Russia relations between 2000 and 2025 within the framework of constructing the West as a “common other” for both countries. Traditionally explained through geopolitical rivalry, energy dependence, and regional conflicts, Türkiye-Russia relations have, since the mid-2010s, acquired a new dimension shaped by identity and discursive factors. To understand this transformation, the study employs constructivism, ontological security, and securitization as an integrated theoretical framework. Constructivism highlights the role of the “other” in identity formation; ontological security explains why the continuity of this other is indispensable; and securitization demonstrates how the West has been discursively presented as an existential threat. The comparative analysis across three periods reveals that in 2000-2010, while pragmatic rapprochement and energy-centered cooperation dominated, the foundations of distrust toward the West were laid; during 2011–2016, developments such as the Arab Spring, the Ukraine crisis, and the July 15 coup attempt strengthened discourses of othering against the West; and after 2016, these discourses became institutionalized, resulting in selective and flexible cooperation. The findings of the study indicate that the United States has been perceived as a common other by both countries throughout the process. Thus, the perception of a common other has emerged as a decisive factor in transforming bilateral relations from fragile pragmatism into a more structural rapprochement.
Türkiye Russia the West Other Constructivism Ontological Security Securitisation
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Uluslararası İlişkiler (Diğer) |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 20 Eylül 2025 |
| Kabul Tarihi | 2 Aralık 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 4 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 14 Sayı: 2 |