Bu çalışma, son dönem Osmanlı kelamcılarının Hz. İsa’nın (a.s.) babasız doğumu meselesine yaklaşımını ele almaktadır. Milaslı İsmail Hakkı ve Ömer Rıza gibi dönemin bir kısım düşünürleri, modern tıbbı referans alarak Hz. İsa’nın bir babasının olması gerektiği iddiasını ortaya atmışlardır. Bu iddiaya karşı dönemin kelamcılarının güçlü argümanlar geliştirdiği görülmektedir. Seyyid Nesib’in yazıları merkezli yapılan bu değerlendirme, meselenin epistemolojik, hermenötik ve ontolojik olmak üzere üç yönden ele alındığını göstermektedir. Dönem kelamcıları epistemolojik yönden, bilimin ilgi alanının çerçevesini tespit etmiş ve onun maddi varlık alanıyla sınırlı olduğunu dile getirmiş, bilimin manevi konularda hüküm verme yetkisinin olmadığını vurgulamıştır. Bu kelamcılar, sebep-sonuç ilişkisinin mümkün olduğunu ve bundan dolayı ilahi iradenin doğa kanunlarını değiştirebileceği prensibiyle düşüncelerini temellendirmişlerdir. Dönem kelamcıları hermenötik açıdan, Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili Kur’ân ayetlerinin muhkemât ayet kategorisinde olduğunu ifade etmişlerdir. Bundan dolayı onlar, ilgili ayetlerin herhangi bir tevile konu yapılamayacağını ve zahir manalarının esas alınması gerektiğini ortaya koymuşlardır. Bu kelamcılar ontolojik açıdan ise mucizelerin aklî muhal değil âdî muhal kategorisinde değerlendirildiğini ve Hz. İsa’nın babasız doğumunun ilahi kudretin açık bir tecellisi olduğunu ispat etmişlerdir. Bu çalışma, son dönem Osmanlı’da kelam disiplininin modern meydan okumalara karşı entelektüel birikimini ve hazır bulunuşunu göstermenin yanı sıra bu birikim ve hazır bulunuşun kaynaklarını ifade etmekte, bilim ve din arasında doğru ilişkinin kurulmasında da dengeli bakış açısı sunmaktadır.
This study examines how late Ottoman theologians approached the issue of the virgin birth of Jesus Christ (peace be upon him). Some thinkers of the period, such as Milaslı İsmail Hakkı and Ömer Rıza, claimed that Jesus Christ must have had a father, referencing modern medicine. The theologians of the period developed strong arguments against this claim. This evaluation centers on the writings of Seyyid Nesib and demonstrates that theologians addressed the issue from three perspectives: epistemological, hermeneutical, and ontological. Epistemologically, the theologians determined the scope of science’s domain, arguing that science is limited to material existence and lacks authority to make judgments on spiritual matters. These theologians grounded their thinking in the principle that cause-and-effect relationships are contingent, allowing divine will to alter the laws of nature. Hermeneutically, the theologians classified Quranic verses about Jesus Christ’s birth as unambiguous verses (muhkemât - verses with clear, definitive meanings), maintaining that these verses cannot be subjected to interpretive manipulation and must be understood according to their apparent meanings. Ontologically, these theologians demonstrated that miracles belong to the category of customarily impossible events (âdî muhal - contrary to natural custom) rather than rationally impossible events (aklî muhal - logically contradictory), establishing that Jesus Christ’s virgin birth represents a clear manifestation of divine power. This study reveals both the intellectual resources and readiness of late Ottoman theological scholarship when confronting modern challenges, identifies the sources of this intellectual preparedness, and offers a balanced perspective for establishing proper relationships between science and religion.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 19 Eylül 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 24 Eylül 2025 |
Gönderilme Tarihi | 30 Haziran 2025 |
Kabul Tarihi | 24 Ağustos 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 6 Sayı: 3 |