Amaç: Komorbid hastalıkların bazılarının inme için özellikle risk faktörü olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklar içinde önemli bir grubu da romatolojik hastalıklar oluşturmaktadır. Çalışmamızda kliniğimizde inme nedeni ile takip edilen hastalar değerlendirilmiş ek romatolojik tanısı bulunan hastalar ayrı bir gruba alınarak tanısı olmayan hastalardan farklılıkları saptanmaya çalışılmıştır. Bu sayede inme hastalarında romatolojik komorbiditenin prognoz üzerine etkisini araştırmayı amaçlıyoruz.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2016-2020 tarihleri arasında hastanemize başvuran ve yatırılarak takip edilen iskemik inme, hemorajik inme, geçici iskemik atak, hemorajik enfarkt tanılı hastalar dahil edildi. Bu hastaların yaş, cinsiyet, inme alttipi, komorbid hastalık alttipi, yoğun bakım ihtiyacı, exitus durumları kayıt altına alındı. Romatolojik tanıya sahip olan hastalar diğer inme tanılı hastalarla uygun istatistiksel yöntemler kullanılarak karşılaştırıldı.
Bulgular: Çalışmaya yaş ortalaması 66.2214.33 olan 2053 hasta katıldı. Bu hastaların 37 tanesinde en az 1 romatolojik hastalık tanısı bulunmaktaydı. Bu hastaların yaş ortalaması 51.6215.88 olarak hesaplandı. Romatolojik hastalık tanısı bulunmayan hastalarla kıyaslandığında yaş anlamlı olarak daha düşük izlendi (p<0.001). Ancak inme alttiplerinin dağılımı açısından anlamlı ilişki yoktu(p=0.538), cinsiyetler açısından anlamlı farklılık izlenmedi(p=0.149). Yoğun bakım yatışları ve exitus oranları arasında istatistiksel anlamlılık yoktu (p=0.384,0.868).
Sonuç: Bazı romatolojik hastalıkların inme için risk faktörü olduğu bilinmektedir. Çalışmamızda prognoz açısından gruplar arası belirgin farklılık izlenmedi. Bu nedenle romatolojik tanısı bulunan hastaların inme prognozu genel popülasyonla benzer olarak değerlendirilebilir. Geçmişinde inme öyküsü olması gelecekte inme gelişmesi açısında bağımsız bir risk faktörüdür. Romatolojik tanısı bulunan hastaların daha genç yaşta inme geçirmeleri nedeniyle bir sonraki inme açısından riskleri artmakta ve takiplerinin daha sık olması gerektiği kanaatindeyiz.
Çalışma protokolü Selçuk Üniversitesi Klinik Araştırmalar Yerel Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır (Onay numarası: 2020-473). Çalışmamız Helsinki Bildirgesi'nde belirlenen kriterlere göre yapılmıştır.
Objective: Some comorbid diseases are recognized as specific risk factors for stroke. Rheumatological diseases constitute an important group of these diseases. In our study, we evaluated patients who were followed up for stroke in our clinic. We included patients with additional rheumatological diagnoses in a separate group and attempted to determine their differences from patients without a diagnosis. In this way, we aim to investigate the effect of rheumatological comorbidity on prognosis in stroke patients.
Material and methods: We included patients diagnosed with ischemic stroke, hemorrhagic stroke, transient ischemic attack, and hemorrhagic infarction, who were admitted to our hospital between 2016-2020 and were hospitalized, in the study. Age, gender, stroke subtype, need for intensive care, and exitus status of these patients was recorded. We compared patients with a rheumatological diagnosis to patients with other stroke diagnoses using appropriate statistical methods.
Results: 2053 patients with an average age of 66.22±14.33 participated in the study. A total of 37 patients were diagnosed with at least 1 rheumatological disease. We calculated the average age of these patients as 51.62±15.88. Compared to patients without a diagnosis of rheumatological disease, the age was significantly lower(p<0.001). However, we did not find a significant relationship between the distribution of stroke subtypes(p=0.538), and there was no significant difference in terms of gender(p=0.149). No statistical significance was observed in intensive care unit admissions and exitus rates.(p=0.384,0.868)
Conclusion: Some rheumatologic diseases are known to be linked to stroke risk. In our study, we did not observe a significant difference between the groups in terms of prognosis. Having a history of stroke is an independent risk factor for developing stroke in the future. We believe that since patients with a rheumatological diagnosis have a stroke at a younger age, their risk of a subsequent stroke increases, and their follow-up should be more frequent.
The study protocol was approved by the Selcuk University Clinical Researches Local Ethics Committee (Approval number: 2020-473). Our study was conducted according to the criteria set in the Declaration of Helsinki.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Klinik Tıp Bilimleri (Diğer) |
Bölüm | Original Article |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 15 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 14 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 12 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
Genel Tıp Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.