Karatepe’de (Kilikya)
hanedanlığın kurucusu olarak Muksas
veya MPŠ’den kesin olarak bahseden, uzun Fenike ve Luvi hiyeroglif yazıtlarının
keşfinden sonra, bu isim doğrudan efsanevi Yunan kâhini Mopsos ile
ilişkilendirildi. Çünkü bazı yazarlar onun Troya’nın düşüşünden sonra
Pamphylia’ya ve sonra Kilikya’ya seyahat ettiğini, hatta Kilikya’da hüküm
sürdüğünü bildirirler. Bu isimler diğer erkek adlarıyla da bağlantılıydı:
Mykenli Mokwsos, Hitit
metninde Muksus, (Yunan
uyarlamasında) Lidyalı ismi Moksos ve son olarak Frigyalı Muksos. Hatta ünlü arkeolog James Mellaart Büyük Kral’ın Muksus
ismindeki oğlunun Ashkelon kentine geldiğini belirttiği ve kısa bir süre önce
yayımlanmış olan Bronz Çağı’na ait Luvice bir yazıt kurgulamıştır. Athenaeus’un
“Deipnosophistler” eserinde bahsettiği Lydialı Mopsos da aynı şekilde
sunulmuştur.
Hikâye anlatıcılığına
böylesi bir güven olgusu yerleştirmeden, hem de geç, çok geç ve tam anlamıyla güvenilir
olmadan, Kilikyalı MPŠ’nin, çok daha geç bir dönemde Yunan Mopsos ile özdeşleştirilmiş
olduğunu varsaymak ve hanedan kurucusunun neden iki benzer, fakat farklı
isimlere sahip olduğunu açık bırakmak daha kolay gelmiştir. Bu kurucunun Bronz
Çağı’na ait olduğunu gösteren hiçbir şey yoktur. Aksine Adana yakınlarındaki
Çineköy’den bir Luvi hiyeroglifindeki bağışçı kral onun “torun”udur ve bu büyük
ihtimalle, sadece onun soyundan gelen birisi olarak değil doğrudan doğruya
sözcük anlamıyla “torun” olarak anlaşılmalıdır. Mikenli Mokwsos gerçekten Batı Anadolu’da Muksus olarak uyarlanmış olabilir ve bu Lidya’ya aktarılmış, sonra ilkin
Friglere ve daha sonra ise Friglerden Luvilere aktarılmış olabilir: bu bir
ismin yolculuğu olup uydurma bir kâhinin seyahatleri değildir. Ancak Anadolu’da
tespit edilen isimlerin Mikenceden türetildiği fikri ikna edici değildir;
isimler basit bir şekilde bunlardan bağımsız olabilirlerdi.
MPŠ adının Mopsos’tan türediği fikri sadece Kilikya
hanedanlığının Yunan kökenli olmasına değil, aynı zamanda Kilikya’da erken bir
Yunan varlığına dair güçlü bir inanca sebep olmuştur. Bununla birlikte bu
düşünce için daha fazla dayanak bulunmamaktadır: ne kraliyet isimleri Á-wa/i+ra/i-ku-sa (Euarchos?) ve Wa/i+ra/i-i-ka-sá (Wroikos?) için bir Yunan
kökeni, ne Karatepe’deki Baal isimlendirmesi olan KRNTRYŠ (başka yerde
belgelenmemiş olan κορυνητήριος? sıfatı) için bir Yunan kökeni, ne de
Homeros’un Akhaialılarının Hiyawa ile ilişkilendirilmesi buna dayanak
sayılabilir. Kilikya’da Helenistik Dönem öncesine ait hiçbir Yunanca yazıtın olmaması
zaten zayıf olasılığı olan bu türden açıklamaların karşısında durmaktadır ve bu
da belirleyicidir.
Miken Yunancası Hititçe Luvi Hiyeroglifi Lidce Frigce Fenikece Karatepe Yunan kâhini Mopsos ve Lydia kralı Moxos antik hikâye anlatıcılığı
After the discovery of the long Phoenician and Hieroglyphic Luwian
inscriptions of Karatepe (Cilicia), which mention a certain Muksas or MPŠ as the founder of a
dynasty, this name was immediately linked with a fabled Greek seer named
Mopsos, because some authors tell that he traveled, after the fall of Troy, to
Pamphylia and also to Cilicia and even ruled there. These names were linked
with other male names too: Mycenaean Mokwsos
(?), Muksus in a Hittite text,
the Lydian name (in Greek adaption) Moxos and, finally, Phrygian Muksos. The famous archaeologist James
Mellaart even invented a long Bronze Age Hieroglyphic Luwian inscription,
published recently, where a Great King’s son named Muksus came to the city of Ashkelon, as did the Lydian called
Mopsos in the ‘Deipnosophists’ of Athenaeus.
Without placing such confidence in storytelling, late and very late and
not altogether trustworthy, it is easier to suppose that the Cilician MPŠ was
identified with the Greek Mopsos only much later and to leave open why the
founder of the dynasty had two similar but different names. And nothing speaks
for a Bronze Age date for this founder – on the contrary, in the Hieroglyphic
Luwian inscription from Çineköy near Adana the donating king is his grandchild,
and this must probably be taken literally, not merely as ‘descendant’. The
Mycenaean Mokwsos may
indeed have been adapted in West Anatolia as Muksus, and this handed down in Lydia and then first taken over by
Phrygians and later by Luwians from Phrygians: travels of a name and not
travels of the fabled seer. It is however not cogent that the names attested in
Anatolia are derived from Mycenaean; they could be easily independent.
The supposed derivation of MPŠ from Mopsos has
led to the strong belief, not only in a Greek origin for the Cilician dynasty,
but also in an early Greek presence in Cilicia. However, there are no more
reliable props for it: neither a Greek origin for the royal names Á-wa/i+ra/i-ku-sa (Euarchos?) and Wa/i+ra/i-i-ka-sá (Wroikos?), nor one
for KRNTRYŠ, an epiclesis of Baal in Karatepe (an otherwise unattested
adjective κορυνητήριος?), nor linking Hiyawa with the Achaeans of Homer. Against the mere possibility of
such explanations stands the total lack of Greek inscriptions in Cilicia before
Hellenistic times, and this is decisive
Mycenaean Greek Hittite Hieroglyphic Luwian Lydian Phrygian Phoenician Karatepe antique storytelling the Greek seer Mopsos and the Lydian king Moxos
Dem Historiker Xanthos, der Lyder genannt und im 5. Jh. v. Chr. lebend, wurde eine seltsame Geschichte zugeschrieben, die einen Lyder namens Mopsos mit der Stadt Askalon, dem heutigen Aschkelon im Süden Israels, verbindet. Er habe da wegen ihrer Hybris die Atargatis [eigentlich eine Göttin] zusammen mit ihrem Sohn Ichthys [Fisch] in einem See ertränkt, und sie sei von Fischen gefressen worden – offenbar eine krude euhemeristische Erfindung. Athenaios führt sie – nicht mehr als zwei Sätze – in den ‚Deipnosophistai‘ (VIII 37) nach dem Historiker Mnaseas an. Da Mopsos ein griechischer Name (vor allem von zwei sagenhaften Sehern) ist1 , dürfte er hier an die Stelle des gräzisierten lydischen Namens Moxos getreten sein: Nikolaos von Damaskus berichtet von einem Lyderkönig dieses Namens, und er hat mit dem Mopsos des Xanthos das Ertränken in einem See gemeinsam2
.
Birincil Dil | Almanca |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mayıs 2019 |
Gönderilme Tarihi | 20 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 17 |