İslam sorumluluk telakkisinin temel kaidelerden biri, zararın mümkün mertebe ortadan kaldırılmasıdır. Fukaha sorumluluk fikrini kurgularken bu kaideyi göz önünde bulundurmuştur. Bu sebeple zararlı sonuca sebep olan olayları ele almışlardır. Sebepler içerisinden biriyle zararlı sonuç arasında bir bağ kurduğunda (illiyet bağı) sorumluluğu o sebebin failine yüklemişlerdir. Zamanla hayatın akışı içerisinde daha karmaşık sorunlarla karşılaştıkça sorunlar bu anlayışla çözülmüştür. Fakat bazı durumlarda zarar çok daha büyük boyutlara ulaşmış, insanların mal varlığı haklarını tehdit eder konuma gelmiştir. Bu sebeple fukaha illiyet bağını daha geniş perspektiften ele almış ve sorumluluğun tespitinde farklı uygulamalara başvurmuştur. Ceza hukukunun konusu olan kasâme bunlardan biridir. Kasâme, faili bilinmeyen öldürme olaylarında maktulün kanını heder etmemek ve yakınlarının acısını dindirmek için uygulanmıştır. Doktrinde ise yalnızca faili bilinmeyen öldürme olaylarıyla sınırlıdır. Fakat kasâmenin alanı ihtiyaç sebebiyle zamanla genişletilmiş ve sorumluluğun tespitinde kasâmeye başvurulmuştur. Tanzimat Dönemi Osmanlı Devleti’nde yerel ve ulusal ölçekte önemli bir yere sahip tarım ürünlerinin telef edilmesi yaygınlaşmıştır. Birçok problemi de beraberinde getiren bu sorunun çözümünde kasâme uygulamasına başvurulmuştur. Kosova, Trabzon ve Bağdat gibi birçok Osmanlı şehrinden bu hususta İstanbul’a talepler gelmiştir. Bölgeye ait çeşitli tarım ürünlerinin telef edilmesi ve faillerinin bulunamaması hâlinde tazmin için kasâme uygulamasına geçilmesi istenmiştir. Bunlar içerisinde kavak, erik, zeytin ve tahıl gibi birçok tarım ürünü bulunmaktadır. Gelen talepler neticesinde uygulama yaygınlaşmıştır. Tarım ürünlerine verilen zararların failleri bulunamadığında, sorumluluğun tespiti için kasâme usulünce o bölgenin ahalisine yemin ettirilmiştir. Buna rağmen failler bulunamadığında sorumluluk bölge halkına yüklenilmiştir.
Bu makale 2021 yılında tamamlanan “Tanzimat Sonrası Osmanlı Uygulamasında Haksız Fiil Sorumluluğu” isimli doktora çalışmamızdan hareketle hazırlanmıştır.
One of the basic principles of the Islamic concept of responsibility is to eliminate the damage as much as possible. The fuqaha considered this principle when constructing the idea of responsibility. For this reason, they dealt with the events that caused the harmful results. When they established a connection between one of the causes and the harmful result (causal link), they attributed the responsibility to the perpetrator of that cause. Over time, as more complex problems were encountered in the course of life, problems were solved with this understanding. However, in some cases, the damage has reached much larger dimensions. It even threatened people's property rights. For this reason, the fuqaha considered the causal link from a broader perspective and resorted to different practices in determining responsibility. Ḳasâme, which is the subject of criminal law, is one of them. Ḳasâme has been applied in cases of murder with an unknown perpetrator in order not to waste the blood of the deceased and to alleviate the pain of his relatives. In the doctrine, it is limited only to the cases of murder with unknown perpetrators. However, the field of ḳasâme was expanded over time due to the need and Ḳasâme was used to determine responsibility. In the Ottoman Empire during the Tanzimat Period, the destruction of agricultural products, which had an important place on a local and national scale, became widespread. In the solution of this problem, which brought with it many problems, Ḳasâme was applied. Istanbul received requests from many Ottoman cities such as Kosovo, Trabzon and Baghdad. If various agricultural products of the region were destroyed and the perpetrators could not be found, it was requested to apply ḳasâme for compensation. These included many agricultural products such as poplar, plum, olive and grain. As a result of the requests, the practice became widespread. When the perpetrators of damages to agricultural products could not be found, the people of that region were made to swear an oath to determine the responsibility. If the perpetrators were still not found, the responsibility was placed on the people of the region.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 15 Ocak 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 4 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |