Özellikle son çeyrek asırdır küreselleşen bir dünyada yaşadığımız inkar edilemeyecek bir faktör olarak karşımızda durmaktadır. Küreselleşme farklı din ve milletlerin bir arada yaşama zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Elbette ki farklı kültür ve dinlerin barış ve huzur ortamında bir arada yaşamak için bir takım ilke ve prensiplere sahip olması gerektiği de bilinen bir gerçektir. Bilhassa Batı toplumlarında zikredilen ilke ve prensipler geçmişte çok fazla mevcut olmayıp günümüzde Batı bunları bulma arayışı içerisindedir. Buna karşın İslam toplumlarında eskiden beri küreselleşen/çoğulcu bir toplumda yaşamanın ilke ve prensiplerinin temelleri köklü bir şekilde atılmıştı. Bunda ilk dönem kelamcılarının da oldukça fazla emeğinin olduğu gözlemlenmektedir. İşte bu makalemizde bu konuyu açıklamaya çalışacağız.
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 5 Sayı: 10 |