Din en genel biçimiyle Allah tarafından vaz edilen insanların dünyevi mutluluklarını ve maslahatlarını gözeten ilahi kurallar bütünü şeklinde tanımlanır. İnsanların mutluluğunu, huzurunu sağlamak adına bir takım emirler teklif etmesi ve bazı yasaklar koyması gayet tabiidir. Dinlerin bildirimleri yalnız emirler, yasaklar ve ahlaki ilkelerle sınırlı değildir. Dinler müntesiplerine bir de inanç sistemi sunarlar. Bu noktada dinin sunduğu emirler yasaklar bütünü ile inanç sistemi arasındaki ilişki önem kazanmaktadır. İslam düşüncesinin erken dönemlerinde de iman ve amel şeklinde dile getirilen bu ilişkinin niteliği farklı kanaatlerin oluşmasına yol açmıştır. Kimileri ameli imanın özüne dâhil ederken kimileri amel ve iman ayrılığını savunmuşlardır. Kimileri ise üçüncü bir yolun imkânından söz etmişlerdir. Biz bu tartışmaların tarihsel serüvenine temas etmeyip daha ziyade İslam düşüncesinin önemli kurucu isimlerinden biri olan Mâtürîdî üzerinden onun düşüncelerini insan tasavvuru açısından ve nihayetinde ulaştığı sonuçların toplumsal barışa katkıları bakımından önemini ve anlamını tespit etmeye çalışacağız. Çünkü teolojik sistemler inananların sadece itikâdi ihtiyaçlarına cevap vermekle yetinmezler. Aynı zamanda insanların anlam arayışlarına tatmin edici cevaplar vermeyi ve ürettiği bilgilerle toplumsal barışa, huzura ve istikrara katkı sağlamayı amaçlarlar. Dolayısıyla bu çalışmamızda Mâtürîdî’nin çözümlemelerinden hareketle sahip olduğu insan algısına ulaşılmaya çalışılacaktır. Zira insan algısı ve insana dair yaklaşımlar, merkezi kavramlardır ve dinlerin temel doktrinlerini ve paradigmalarını belirler. Ayrıca yazarın ulaştığı sonuçlardan hareketle bunun toplumsal barışa ne gibi katkıları olduğu ele alınacaktır.
Religion, in its most general form, is defined as a set of divine rules that take care of the worldly happiness and interests of people as preached by Allah. It is quite natural for people to offer some orders and impose some prohibitions in order to ensure their happiness and peace. The declarations of religions are not limited to only orders, prohibitions and moral principles. Religions also offer their followers a belief system. At this point, the relationship between the orders and prohibitions offered by religion and the belief system gains importance. The nature of this relationship, which was expressed in the form of faith and deeds in the early periods of Islamic thought, led to the formation of different opinions. While some included deeds in the essence of belief, others defended the separation of deeds and belief. Others spoke of the possibility of a third way. We will not touch on the historical adventure of these discussions, but rather try to determine the importance and meaning of his thoughts in terms of human imagination and ultimately the contribution of his results to social peace, through Mâturîdî, one of the important founding names of Islamic thought. Because theological systems are not content to respond only to the theological needs of believers. At the same time, they aim to provide satisfactory answers to people's search for meaning and to contribute to social peace, tranquility and stability with the information they produce. Therefore, in this study, our aim will be to reach the human perception that Mâturîdî has based on his analysis. Because human perception and human approaches are central concepts and determine the basic doctrines and paradigms of religions. In addition, based on the conclusions reached by the author, what kind of contributions this has to social peace will be discussed.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 15 Ocak 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ocak 2023 |
Kabul Tarihi | 22 Kasım 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 12 Sayı: 23 |