Touching to human’s life and creating a difference was
always one of the main priorities of architecture. Especially when it comes to ‘home’,
the responsibility of architect becomes a current issue; not only as a designer
but in a social context as well. Starting after the end of the 2nd WW, the
theme ‘home’ was discussed under many economic conditions. Designs for
low-income people and spaces under the leading drive of participatory designs
invited the architects to remember their social responsibilities. The aim of
this study is to address different perspectives of how architects see ‘home’
since 1945, and evaluate. This outlook takes its roots not from architectural
movements but from terms ‘being happy and belonging to’ in challenging and hard
times. For this reason, in the title it is named as ‘home’ and not house as
stated in architectural circles. The examples are chosen from different geographies,
years and conditions. The experiences during their life time, the evaluation of
the architect’s decisions and the relationship between home and individual on
social responsibility are the main starting points of this article.
Home participatory architecture house architecture and human social responsibility
İnsan yaşamına dokunmak ve bir farklılık yaratmak
mimarlığın her zaman temel önceliklerinden biri olmuştur. Özellikle söz konusu ‘ev’
olunca mimarın sadece tasarımcı olarak değil, sosyal bağlamda da sorumluluğu
gündeme gelmektedir. 2. Dünya savaşından bu yana ‘ev’ konusu çok farklı
ekonomik şartlar altında tartışılmıştır. Düşük gelirliler için yapılan
tasarımlar ve katılımcı mimarlığın öncülüğünde oluşturulan yaşam alanları,
mimarları sosyal sorumluluklarını hatırlamaya davet etmiştir. Bu çalışmanın
amacı 1945’ten bu yana mimarların ‘ev’e bakışı konusunda farklı perspektifleri
ele almak ve değerlendirmektir. Bu bakış temelini tasarım hareketlerinden değil
insan yaşamının zorlandığı anlarda ortaya çıkan, ‘mutlu ve ait olmak’
kavramlarından almaktadır. Bu nedenle de başlıkta adı mimarca bir
terminolojiden uzak olarak konut değil ‘ev’ şeklinde konmuştur. Örnekler farklı
coğrafyalardan, farklı yıllardan ve farklı şartlardan seçilmiştir. Örneklerin
kendi var oluş sürelerinde yaşananları ve mimarın karar ve sosyal sorumluluğu
bağlamında ev ile birey arasında kurulan ilişkiyi tekrar gündeme getirmek bu
çalışmanın temel çıkış noktasıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Temmuz 2019 |
Gönderilme Tarihi | 22 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 |