Hârezm, siyâsî tarihi antik çağlara kadar dayanan Yakın Doğu’nun en önemli merkezlerinden biridir. Bölge hakkında ilk tarihsel kayıtlara Yunan tarihçi Herodotos’un Historia’sında rastlamaktayız. Herodotos’un “Khorasmia” adını verdiği bölge, II. Kyros zamanında Pers İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Kyrostan sonra İmparator Dairus devrinde ise, devlette mühim bir idârî reform gerçekleşmiş, bu reform doğrultusunda ülke toprakları satraplık denilen parçalara ayrılmıştır. Behistun yazıtından öğrendiğimiz kadarıyla Pers İmparatorluğu’ndaki satraplıklardan birisi de Hârezm idi. Herodotos’un kayıtlarından bağımsız olarak söyleyebiliriz ki, kuvvetle muhtemel antik devirlerden itibaren Hârezm bölgesinde otonom bir siyâsî yapı kurulmuş ve Hârezmşâhlık dediğimiz müessese ortaya çıkmış, bölge çeşitli sülâleler tarafından yönetilmiştir. Tespit edebildiğimiz ilk Hârezmşâh sülâlesi Afrigoğulları’dır. Milâttan önceki devirlerden 995 senesine kadar bölgede hâkimiyet tesis eden Afrigoğulları, 995 yılında yerini Me’mûnoğulları’na bırakmış ve Hârezmşâhlık müessesesi el değiştirmiştir. 995-1017 yılları arasında Hârezm’i yönettiğini gördüğümüz Me’mûnoğulları sülâlesi ise 1017 senesinde Gazneli Sultân Mahmûd tarafından ortadan kaldırılmış ve Sultân Mahmûd’un hâcîbi Altûntâş, Hârezmşâh ilân edilerek bölgede Gazneli hâkimiyeti sağlanmıştır.
Bölgenin coğrafî konumundan kaynaklanan bir ayrıcalığı bulunmaktaydı ki o da doğu ile batıyı birleştiren bir kavşak noktası oluşudur. Bu doğrultuda, Çin, Hindistan ve özellikle Mâverâünnehr gibi doğu memleketleri, Avrupa ile ticârî bağlantısını Hârezm üzerinden gerçekleştirmekteydi. Hârezm, sadece doğu-batı eksenindeki ülkeleri birleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda, kuzey-güney ekseninde, İslâm ülkeleri ile kuzey halkları arasındaki ticârî bağlantıyı da sağlamaktaydı.
Bölgedeki ticârî emtiaya bakacak olursak Hârezm, pamuklu ve yünlü tekstil malzemelerinin üretimi ve ihracatında Yakın Doğu’nun önde gelen merkezlerinden biri durumunda idi. Ayrıca, her ne kadar çeşitli ipek üretim atölyelerinin varlığını bilsek de ipekli ürünler, yünlü ve pamuklu ürünlere nazaran daha az üretilmekte ve satılmaktaydı. Tekstil alanında Hârezm’in öne çıktığı diğer sektör ise çeşitli hayvan derilerinin ticaretiydi. Nitekim ormanlık alan bakımından zengin olan Hârezm’de tilki, sincap, kakım vs. gibi hayvanların bolca görüldüğü karşımıza çıkmaktadır.
Besin sektörü de bölgenin ticârî potansiyelinde önemli yere sahiptir. Hârezm’e has karpuzlar, tüm Yakın Doğu’da beğeniyle tüketilmekteydi ve İbn Battûtâ’nın kayıtlarından anladığımız kadarıyla bu karpuzlar Çin ve Hindistan’a kadar satılmaktaydı. Bölgenin besin sektöründe ön plana çıktığı diğer sektör ise balıkçılık idi. Kaynaklardan anladığımız kadarıyla, küçük ölçekli bir şehir olan Hâlicân, Hârezm’in en fazla balık avlanan ve satılan bölgesi olarak karşımıza çıkmaktadır ki söz konusu balık ticaretinde en sık temas kurulan halkın Oğuzlar olduğunu bilmekteyiz.
Hârezm’de ithal edilen ürünlerin başında şüphesiz değerli madenler gelmektedir. Nitekim İslâm kaynaklarından anlaşıldığı üzere, bölgede özellikle altın, gümüş ve bakır kıtlığı bulunuyordu. Bu doğrultuda Hârezm halkının ihtiyaç duyduğu değerli madenler genellikle komşu ülkelerden, özellikle Mâverâünnehr (Ferganâ)’den temin edilmekteydi. Çalışmamızın son bölümünü teşkil eden Otrâr Hadisesi’nin nedenleri de Hârezm’deki maden kıtlığı ile birlikte düşünüldüğünde daha rahat anlaşılacaktır.
Orta Çağ Hârezm ekonomisinde ayrı bir parantez açılması gereken başka bir husus ise köle ticâreti idi. Nitekim Bağdâd ve Basra gibi doğunun en önemli köle merkezleri arasında Hârezm de zikredilmektedir. Ayrıca, Guy L. Strange’un X. yüzyılda Hârezm’deki ana ekonomik endüstrinin köle ticareti olduğunu düşünmesi, bölgenin bu sektördeki önemini ortaya koymaktadır.
Çalışmamızın belki de en mühim bölümü Otrâr Hadisesi’ni ele aldığımız son bölümdür. Siyâsî açıdan bakıldığında sözünü ettiğimiz olay, Yakın Doğu’da Moğol İstilâsı’nın başlangıcını temsil etmesi nedeniyle Türk-İslâm tarihinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Ancak biz bu çalışmamızda Otrâr Hadisesi’ne ticârî açıdan yaklaşarak kaynaklardan edindiğimiz bilgiler ışığında, meydana gelen olayın bölgedeki değerli maden kıtlığından kaynaklandığı görüşünü savunmaktayız.
Khwarezm is one of the most important centers of the Near East, whose political history dates back to ancient times. We find the first historical records about the region in the Historia of the Greek historian Herodotus. The region that Herodotus called "Chorasmia", II. In the time of Kyros, it was connected to the Persian Empire. After Kyros period, during the reign of Emperor Darius, an important administrative reform took place in the state, and in line with this reform, the land of the country was divided into parts called satrapy. As we learn from the Behistun inscription, one of the satrapies in the Persian Empire was Khwarezm. Independently of the records of Herodotus, we can say that an autonomous political structure was established in the Khwarezm region from the ancient times, and the institution we call Khwarezmshah emerged, and the region was governed by various dynasties. The first Khwarazmshah dynasty we could identify is Afrig Dynasty. Afrig Dynasty, who established dominance in the region from pre-BC eras until 995, left their place to Memun Dynasty in 995 and the institution of Hârezmşahlık changed hands. B.C. Afrig Dynasty, who ruled the region from pre-historic times until 995, left their place to Memun Dynasty in 995 and the institution of Khwarezm Shah passed to a different dynasty.
Although Khwarazm was one of the leading centers of the Near East in terms of politics, the region also had a very high commercial potential. The region had a privilege arising from its geographical location, which is that it was a junction point connecting east and west. In this direction, eastern countries such as China, India and especially Transoxiana were making their commercial connections with Europe through Khwarazm. Khwarezm not only united the countries on the east-west axis, but also provided the commercial connection between the Islamic countries and the northern peoples on the north-south axis.
If we look at the commercial commodities of the region, Khwarezm was one of the leading regions of the Near East in the production and export of cotton and woolen textile materials. Also, although we know that various silk production workshops existed, silk products were produced and sold less frequently than woolen and cotton products. Another sector in which Khwarezm stood out in the field of textile was the trade of various animal skins. The food sector also has an important place in the commercial potential of the region. Watermelons unique to Khwarazm were consumed with admiration throughout the Near East, and as we understand from Ibn Battuta's records, these watermelons were sold as far as China and India. Another sector in which the region came to the fore in the food sector was fisheries. As far as we understand from the sources, Halican, which is a small-scale city, appears as the region where the most fish are caught and sold in Khwarezm, and we know that the Oghuz people are the people most frequently contacted in the fish trade.
Undoubtedly, precious metals come first among the products imported in Khwarezm. As a matter of fact, as understood from Islamic sources, there was a shortage of gold, silver and copper in the region. In this direction, the precious metals needed by the people of Khwarezm were generally supplied from neighboring countries, especially Transoxiana (Fergana). The reasons for the Otrâr Incident, which constitutes the last part of our study, will be understood more easily when considered together with the shortage of minerals in Khwarezm.
Another issue that needed to be opened in a separate parenthesis in the medieval Khwarazm trade was the slave trade. As a matter of fact, Khwarezm is also mentioned among the most important slave centers of the east, such as Baghdad and Basra. In addition, Guy L. Strange's thinking that the main economic industry in Khwarezm in the X century was the slave trade, reveals the importance of Khwarezm in this sector.
The most important part of our study is the last part of the Otrar Incident. The event we are talking about has a very important place in Turkish-Islamic history as it represents the beginning of the Mongol Invasion in the Near East. However, in this study, we approach the Otrâr Incident from a commercial point of view, and in the light of the information we have obtained from the sources, we argue that the incident was caused by the scarcity of precious metals in the region.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 17 Şubat 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN 100. YILI ÖZEL SAYISI |