Bu makale, Türkiye’de “Kemalist” devlet geleneğinin en önemli “öteki”lerinden birisi olan siyasal İslamcı bir gelenekten gelen kadroların kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi AKP ve “Kemalist” devlet düzeni/yapısı arasında devam eden mücadeleyi tarihsel bir bakış açısıyla ele almaktadır. Türkiye’de ünlü İtalyan filozof AntonioGramsci’nin kullandığı anlamda, yani hem tahakkümü hem de rızayı içeren bir “Kemalist” hegemonya ve onun oluşturduğu paradigmadan bahsedilebileceği ileri sürülmektedir. Bununla birlikte, “Kemalist” hegemonyanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1923’te kuruluşundan Bu yana ilk defa karşıt bir hegemonya ile karşı karşıya kaldığı ifade edilmektedir. AKP’nin 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden zaferle çıkması ile başlayan süreçte, siyasal İslamcı kadroların Türkiye’de hükümet kurduğu yıllarda, “Kemalist” hegemonya karşısındasiyasal İslamcı bir hegemonya inşa etme mücadelesinin bir gerilime yol açtığı belirtilmektedir. Uluslararası ve ulusal konjonktürdeki değişmelere bağlı olarak siyasal İslamcı kadroların Türk siyasal yaşamındaki etkisinin giderek zayıflayacağı, “sessiz devrim”in kalıcı olamayacağı ve “Kemalist” hegemonyanın varolmaya devam edeceği sonucuna ulaşılmaktadır.
This article deals with the on-going struggle between the ‘‘Kemalist’’ state organization/structure and the Justice and Development Party JDP established by a cadre inspired by the tradition of political Islam as one of the most important ‘Others’ of the Kemalist state tradition in Turkey The argument put forward in Turkey in this sense is the one as expressed by the famed Italian philosopher Antonio Gramsci: It’s a structure comprised of a hegemony that includes both dominance and consent, and the paradigm created as a result of such hegemony. However, another argument is that this ‘‘Kemalist’’ hegemonic structure has come face to face for the first time since the establishment of the Republic of Turkey on the 29th of October, 1923, with an opposing hegemony. It’s claimed that the struggle to set up a hegemony based on political Islam opposing the ‘‘Kemalist’’ hegemony caused a disturbance increasing the tension in the process that got started in the wake of the victory of AKP in general elections held on the 3rd of November, 2002. Ultimately, depending on the developments on the international and national conjuncture, it is predicted that the influence of the cadres inspired by the tradition of political Islam on the political life in Turkey would fade away in the course of time, “the silent revolution” wouldn’t be long-lasting and the “Kemalist” hegemony would continue to exist.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 1 Sayı: 2 |