This study of ours in Pre-Islam Turks we tried to explain the sense of death and the methods used in burying the dead people.Turks believed that the entity that keeps the human alive was the soul. These souls were more than one and were expressed with terms of “tın” and “süne.” The Turks considered that the death was a reality and that this earthly life was transient. In Orkhon inscriptions the description of “The God experiences the time but the human beings are always descended to die” is the finest definition of this understanding. From the Turkish viewpoint the death was not an end but was considered as a new start to life. After the Turks had chosen the Islam as a religion, they changed their views on death rather easily. The Turks believed in the presence of a similar life in this world rather than the understanding of hell and heaven. Thus, they preferred dying at wars rather than dying of diseases. They rode their horses very fast to cling to the life and not to fear from confronting the enemy. Although they accepted the death, they never took pride in killing others. As we observed in shamanist belief systems, the important role played by the tent and the tent pole during the Shaman’s travels to other worlds was also seen during funeral and burial procedures. The Turks applied the burial tradition in certain periods of Hun and Gokturk eras after they had burnt their dead people. As there was a long period of time between the funeral and burial procedures, the Turks mummified their dead people. There was a long period of time between the funeral and burial procedures due to climatic, cosmic, and religious reasons.
Biz bu çalışmamızda İslamiyet öncesi Türklerde ölüm anlayışı ve ölen insanları defnetmekte kullandıkları yöntemleri açıklamağa çalıştık. Türkler insanı hayatta tutan nesnenin ruh olduğuna inanmaktaydılar. Bu ruhlar birden fazla olup “tın” ve “süne” terimleri ile ifade edilmekteydi. Türkler ölümün bir gerçek ve bu dünya hayatının geçici olduğunu düşünüyorlardı. Orhun kitabelerinde zamanı Tanrı yaşar İnsanoğlu hep ölmek için türemiş tarifi bu anlayışın en güzel ifade edilşidir. Türk telakkisinde ölüm bir son değil yeni bir hayata başlangıç olarak düşünülmekteydi. Türkler İslam olduktan sonra da ölüm hakkındaki düşüncelerini çok zorluğa uğramadan değiştirmişlerdi. Türkler cennet ve cehennem anlayışı yerine bu dünyadakine benzer bir hayatın varlığına inanmaktaydılar. Bu yüzden hastalıktan ölmek yerine savaşlarda ölmeği tercih etmekteydiler. Dünyaya bağlanmak ve düşmanla karşılaşmaktan kormamak için atlarını son hızla sürmekteydiler. Ölümü kabul etmekle birlikte öldürmekten gurur duymamaktaydılar. Şamanist inanç sistemlerinde gördüğümüz üzere Şamanın öteki alemlere yaptığı yolculuklarda çadırın ve çadır direğinin oynadığı mühim rol cenaze ve defin işlemleri sırasında da görülmekteydi. Türkler Hun ve Göktürk döneminin belli periyodlarında ölülerini yaktıktan sonra toprağa defnetme adetini uygulamışlardı. Cenaze ve defin işlemleri arasında uzun bir zaman geçmesi Türklerin ölülelerini mumyalamasıyla sonuçlanmaktaydı. Gerek iklimsel gerekse kozmik ve dinsel gerekçelerle cenaze ve defin işlemleri arasında uzun bir zaman farkı vardı.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2013 |
Gönderilme Tarihi | 1 Şubat 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 4 Sayı: 7 |